‘Primum non nocere’ ya da ‘önce zarar verme’
Ak Parti bu sefer baltayı taşa vurdu. Seçmenin konforlu alanı olan yerel seçimlerde gereken cevabı aldı.
Sandıkları ve göstermeye çalıştıkları gibi işler hiç de yolunda gitmiyordu.
Şimdi başka konularda yazalım istiyoruz fakat elimiz gitmiyor. Zira sosyolojisi çok su götürür bir konu bu.
Türkiye’de akla hayale zor gelecek bir mağlubiyet ayarı alan iktidar partisi halkın bastıramadığı öfkesini şamar gibi suratına yemiş vaziyette.
Şımarıklıktan önünü görmeyen kibir ve devamlı seçilmenin, o bitmeyecek sanılan kredinin dilediğini yaptırma güdüsü raf ömrü dolduğunu ilan etti. Artık ince kırmızı hatta bir siyaset var.
Şu an genel seçim yapılsa oy oranları değişmez.
Şayet CHP bu tarihi fırsatı iyi değerlendirirse ki büyük şehirlerde bunu başarmış gözüküyor, önümüzdeki genel seçimlerde Ak Parti’nin işi çok zor. Çünkü seçmen başka bir sistemin ve siyasetin sorunsuz çalıştığını görürse eskiye dönmez. Bu anlamda belediyecilik mikro ölçekte ülke siyasetinin bir iz düşümü.
Tayyip Bey siyasetteki rüzgarını en çok büyük şehir belediye başkanlığı zamanındaki başarılarıyla yakalamıştı. İsmini İstanbul’un çehresini başka bir hale büründürmekle duyurmuştu. Zaten İstanbul’un kazanılması için ordularıyla işe girişmesindeki başat neden de buydu. İstanbul’a olan ilgisi…
Seçim demografiyi bile değiştirdi.
Artık siyasi yapılanması farklı bir Türkiye var ki seçimin en büyük sonucu buydu. Genel seçimde altılı masanın birer ferdi olan partiler ülke genelinde yüzde 1’lik dilimin dahi altında kaldı. Bu sebeple artık rakibini devirmek için Voltran’ı oluşturmak gibi bir amaç, küçük partilerle iş birliği yapma fikri uzun bir süre tedavülden kalkmış gibi gözüküyor. Kutuplaşmanın getirilerinden birisi de budur zaten. Parçaların en büyük bütün altında birleşmesi…
Şu bir gerçek ki başta yakaladıkları ivmeyi........
© Karar
visit website