İsrail çıplak
İsrail 1950’de kurulduğu günden beri hep bir meşruiyet arayışı mücadelesi verdi.
İkinci dünya savaşı öncesine kadar Filistin topraklarında sadece küçük gruplar halinde var olan, iki dünya savaşında Filistin’i işgal etmeye ya da savunmaya çalışan güçler arasında yer almayan, dolayısıyla devlet kurmak istediği topraklarda kutsal kitapta kendilerine verilen sözler ve üç bin yıl öncesine giden sahiplik iddialarının dışında elle tutulur hiçbir gerekçesi olmayan bir halk için meşruiyet korkunç bir ihtiyaçtı.
İsrail devletinin o topraklarda varlığının temeli bu meşruiyet açığını daha da derinleştiren ahlaksız bir tazminat mantığına dayanıyordu. İkinci dünya savaşında milyonlarca Yahudi’nin soykırıma tabi tutulduğu, Almanya’nın işgal ettiği ülkelerin kimi gönülsüz kimi neredeyse Almanlar kadar gönüllü şekilde iştirak ettiği bir günahın bedelinin faturası Filistinlilere çıktı. Holokost’un faturasının tek başına Alman hükümetine çıkarılmasının da eksik olduğunu not düşmek gerek.
Kitlesel cinayeti işleyen Almanların kurduğu kusursuz katliam sistemi olsa da Bulgarlar gibi göreceli olarak direnen, süreci geciktiren istisnalar dışında sınırları içerisinde bulunan Yahudileri büyük iştiyakla toplayıp Almanlara teslim ettiğini konuşmamak birçok ülkenin işine geliyor haliyle.
Bu toplu cinnetin faturasını işlenen suçta kabahati olmayan bir millete ödetmenin neden olduğu ahlaki, siyasi, tarihi meşruiyet açığını kapatmak için 70 senedir gerçek dünyanın dışında paralel bir hikâye üretildi.
George Orwell’in 1984’ündeki gibi bir mantık ile acımasız bir işgal sonucunda kurulan İsrail’e hani Avrupa standartlarında İsviçre benzeri kusursuz bir meşruiyet elbisesi dikilmeye çalışıldı.
Orta Doğu’nun en barışçıl, demokratik, insancıl, müreffeh, çevreye duyarlı üstelik dünya tarihinin........
© Karar
visit website