Müslümanlar çağ ile yüzleşebilecekler mi?
***
Fikirlerimin postulatlarını şöyle özetleyebilirim:
1. Din, kaynağı bakımından ilâhî, hedefi bakımından insanî ve sosyal bir alandır. Din, bütün buyruk ve yasaklarında insanın ve insanlığın ‘hidayet’ini ve ‘felâh’ını gözetir. Hidayet, “insanın entelektüel düzeyde ‘hakikat’i, pratik düzeyde ‘doğru yol’u (sırât-ı müstakîm’i) bulması ve hayatını o yolda geçirmesi”dir; felâh ise “insanın iki dünyada da kurtuluşa ve huzura ermesi”dir. İnsanın ve insanlığın bu iki yararını gözetmeyen, bu iki amaca aykırı sonuçlara götüren bir din tasavvuru ve yaşayışı, bunlara aykırılığı ölçüsünde yanlış ve zararlı, ilâhî vahyin ve peygamberliğin hikmetine aykırıdır.
2. Çağın masum bilimleri ve gerçekleri, insanlığın meşru talepleri ve yararları ile Allah’ın Kitabında ve Peygamber’in Sünnetinde ortaya konmuş olan dinî ilkeler, değerler, buyruk ve yasaklar arasında bir zıtlaşma ve çatışma olamaz. Bir din anlayışı bu ikisi arasında bir zıtlaşma ve çatışma üretiyorsa o anlayış Allah’ın gönderdiği din değildir.
3. İlâhî takdir gereğince her toplumun, içinde yaşamak zorunda olduğu bir çağı vardır. İşte çağdaşlaşma, kısaca, toplumun çağını anlaması, çağa bilinçli uyum sağlaması; çağın nesnesi değil öznesi olmasıdır; yani gerektiğinde kendi insan........© Karar
visit website