Müslüman Dünyada Kader ve Siyaset
Millet için devletsiz kalmak, birey için vatansız kalmak büyük bir felakettir. Bir devletin bir yöneticisi veya yöneticileri olur. Amenna… Ama modern devlet artık Ortaçağ’daki gibi kutsal devlet değil hukuk ve hizmet devletidir. Müslüman dünyanın yüzyıllardır çektiği sıkıntıların bir sebebi de kendi kültüründen beslenen bir hukuk ve hizmet devletine geçememesidir. Bunun önemli bir sebebi de Emevî devletinin başından itibaren siyasette etkinliğini giderek artıran kaderci anlayıştır.
‘Kader’in dinî-teorik olarak tartışılması ayrı bir konudur. Fakat Müslüman dünyada bu inancın siyasetle dayanışma halinde olması pratikte her zaman sorun olmuştur. Emevîler döneminde, yani daha İslam’ın birinci yüzyılının ikinci yarısında başlayan siyasal tartışmalarda ve haksız uygulamalarda hep kadercilik kullanılmıştır. İbn Kuteybe’nin (ö. 276/889) verdiği bilgiye göre bazı özgürlük savunucuları Tâbiîn neslinin saygın âlimlerinden Hasan-ı Basrî’ye şöyle bir soru sormuşlardı:
“Şu hükümdarlar (mülûk), Müslümanların kanlarını akıtıyor, mallarını gasp ediyor, bunun gibi birçok (kötü) işler yapıyorlar. Sonra da ‘Ne yapıyorsak Allah’ın takdiriyle yapıyoruz’ diyorlar. Ne dersiniz?”
Hasan-ı Basrî şu kesin cevabı verdi: “Yalan söylüyorlar Allah düşmanları!”
O dönemde henüz mezhepler teşekkül etmediği için Kader savunucularına “Ehlü’l-hadîs” veya ‘Ashâbu’l-hadîs” deniyordu. Bunların savunduğu anlamıyla kader düşüncesi Emevî yönetimin yaptığı haksızlık ve kötülükleri ilâhî takdire bağlayarak mazur göstermek ve toplumun yönetimi eleştirme özgürlüğünü bastırmak için kullanılmış, bu maksatla hadisler........
© Karar
visit website