Devletimizin hep derin korkuları oldu...
Yüz yıl sonra Cumhuriyetin geldiği yere bakınca endişelenmemek mümkün değil. Tarihsel anlamda köklerimizi oluşturan Osmanlı artılarıyla eksileriyle 600 yıl yaşamış büyük bir devletti. Bugünden bakınca elbette Osmanlı’yı da eleştirebiliriz. Ama hakkaniyetli olmak gerekirse, Osmanlı’nın o gününün dünyasında çağdaşı olan devletlerle boy ölçüşebilecek güç ve kudrette olduğunun altını çizmek durumundayız.
Dolayısıyla ikinci yüzyılına girmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni de aynı şekilde bugünün çağdaş demokratik ülkeleriyle mukayese etmemiz gerekiyor. Şimdi oturup Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İsveç, İsviçre, Hollanda, Danimarka, Belçika gibi ülkelere bir bakalım. Hemen hepsi ekonomik kalkınmalarını sağlamış, hukukun üstünlüğüne sahip, kendi halklarının özgürlüklerini garanti altına almış, liyakat esasına göre çalışan, şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin hakim olduğu ülkeler.
Peki biz ne durumdayız dersiniz, işte orası biraz karışık… Bir kere demokratik devlet olmanın abc’sini oluşturan bir ‘hukuk devleti’miz yok. Anayasamızda ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesi yer almasına rağmen, uygulamada kelimenin tam anlamıyla ‘kuvvetler birliği’ esasına göre çalışan bir devletimiz var. Ekonomide ne durumda olduğumuzu söylemeye bile cesaretimiz yok, zira hayali modeller peşine düştüğümüz günden bu yana derin bir ekonomik kriz yaşıyoruz, dış politikada ise tam bir savrulma halindeyiz.
Kısacası demokratik ülkelerle Türkiye’yi mukayese ettiğimizde, bu topraklarda........
© Karar
visit website