menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

AK Parti’nin hukuk treninden inişinin hikayesi…

38 1
22.01.2025

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yargı sistemimizin serencamının çok da sağlıklı yürüdüğünü söylemek ne yazık ki pek mümkün değil. Savaş dönemini bir tarafa bırakırsak, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kurulan İstiklal Mahkemeleri tartışmalı kararlara imza atmış ve büyük acılar yaşanmıştır.

Cumhuriyetin sağladığı önemli kazanımlara rağmen, sertlikte sınır tanımayan bu mahkemeler, bütün muhalif unsurları susturan bir mahiyet kazanarak ülkede otoriter bir iklimin oluşmasına katkı sağlamıştır.

Maalesef bu otoriter psikoloji, zamanla bütün siyasal iktidarlara sirayet ederek yargının araçsallaştırımasının önünü açmıştır. İstiklal Mahkemeleri ile başlayan, Yassıada’daki cunta yargısıyla ve sonrasında sıkıyönetim mahkemeleriyle devam eden bu vesayetçi anlayış, günümüzde de benzer bir iklimi oluşturmuş bulunuyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile inşa edilen yeni rejim, her ne kadar anayasada ‘kuvvetler ayrılığı’ olarak tarif edilse de fiilen ‘kuvvetler birliği’ esasına göre işlemektedir.

Hal böyle olunca yasama da yargı da cumhurbaşkanının yazacağı iki satırlık kararnameye göre işler hale geldiği için, muhalefet dahil herkes gerektiğinde potansiyel bir tehlike olarak görülebilmektedir.

Aslında bugün hukuksal anlamda yaşadıklarımız, çok da yabancımız olan konular değil. Hatırlayalım, 1950 seçimlerinde büyük başarı sağlayan Demokrat Parti (DP), ilk döneminde gerçekten bir demokrasi rüzgarı estirmiş, ancak 1954 seçimleriyle kazandığı........

© Karar