menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mikail Bayram tarihçiliğinin imkanları ve problemleri

42 1
03.08.2024

Türk tarihçiliğinde sıra dışı görüşleri, tartışılan tezleri, özgün tespitleri, renkli kişiliğiyle verimli bir kulvar açmış olan Prof. Mikail Bayram’ı kaybettik… Bu vesileyle ve rahmet niyazıyla “Mikail Bayram tarihçiliğinin imkanları ve problemleri” üzerine beş yıl önce yaptığım bir değerlendirmeyi yeniden dikkatinize sunmak isterim:

Baştan belirtmem gerekir ki Hoca’nın bilimsel donanımını ve bu saha üzerindeki yetkisini tartışmak benim haddime değil. Bu konuda dile getirilen eleştirilerin bir kısmının ne yazık ki saygı sınırlarının uzağına düştüğünü gördüğüm için söylüyorum bunu. Bilgiye, uzmanlığa ve bilimsel bilginin gerektirdiği arayışa saygı olmazsa okumanın, düşünmenin, araştırmanın zemini bulunamaz. Keza mevcut bilgimizi ve kabullerimizi sorgulamamıza -veya geliştirmemize- yol açmayan bir çalışmanın değeri de olmaz.

Ne var ki Prof. Mikail Bayram’ın çalışmalarının da eleştirel bir gözle okunması, bilimsel araştırmaları neticesinde ulaştığı sonuçlara “nas” muamelesi yapılmaması lazım. Aksi takdirde bu eserlerden gerçek manada faydalanmamız mümkün olmaz.

***

Tarihçimizin Arapça ve Farsça literatüre hâkimiyeti yanında ilahiyat ve filoloji disiplinlerine vukufiyeti Selçuklu dönemi Anadolu tarihi sahasında çalışan bir bilim adamı için paha biçilemez vasıflar. Nitekim Prof. Bayram bilinen tarih kaynaklarının dışında başta Mevlana’nın eserleri olmak üzere dönemin edebi metinlerini toplumsal ve siyasi tarihle ilgili birer bilgi kaynağı olarak kullanması itibarıyla -hep söylenegelen “tarih araştırmalarında filolojiden de yararlanmak lazım azizim” laflarını hayata geçirerek- akademik dünyada ayrıcalıklı bir rol üstlenmiştir.

Bu çerçevede ulaştığı sonuçların tartışılması ise ayrı bir bahis elbette. Tartışılan görüşlerini, özellikle buradaki konumuz çerçevesinde özetleyecek olursak… Prof. Mikail Bayram’a göre Anadolu Ahiliğinin kurucusu Ahi Evren ile latifeleriyle tanıdığımız Nasrettin Hoca aynı kişidir. (Ahi Evren’in asıl adı Mahmud Nasıruddin.) Bu zat Mevlâna Celalettin Rumi ile giriştiği “siyasi” mücadele sonucunda Mevlâna’nın taraftarlarınca tasfiye edilmiş ve Konya’yı terk etmek zorunda kalmıştır. Mikail Bayram ayrıca Mevlana’nın işgalci Moğol yönetimiyle işbirliği yaptığını, Ahi Evren’le çekişmesinin ise Ahilerin Moğol zulmüne karşı başkaldıran Türkmen ahalinin temsilcileri olarak o günkü mücadelenin ön saflarında yer almalarından kaynaklandığını ileri sürmektedir.

Bu mücadele sırasında Mevlana’nın........

© Karar


Get it on Google Play