Anneannem, annem ve Kuran
Muhabbete düşülür. Ben de annemle düştüm. Benim annem güzeldir, tüm anneler gibi. Adı Ayşe. Annem 90 küsur yaşında. Okuma yazması neredeyse yok. Bir taraftan da bakkal işletiyor. Parmak hesabını seviyor. Gerçek hayatı seviyor. “Akkız’ın Dudu iki peşkir aldı birini getirecek.” yazıyor bakkal defterinde. Müşterilere yazdırıyor çoğu zaman ne aldılarsa onların adını ve fiyatını. Pandemi günleri annemi çok üzdü. Yakınlarını, sevdiklerini kaybetti. Yarım asırlık pılı pırtı işlerine noktayı koydu, bakkalı kapattı. Babamın vefatından sonra Kuran okumayı öğrendi. Babamı seviyor ve özlüyor. Namaz kılmayı, oruç tutmayı da seviyor. Çocuklarıyla, torunlarıyla konuşmayı da...
Annem bir taraftan benimle konuşuyor bir taraftan da tırnaklarını kesiyor. Tırnaklarını halı makasıyla kesiyor. Ben normal tırnak makasıyla onun kadar estetik kesemiyorum. Öyle işte. Muhabbetimiz “Kuran’ın kalbi Yasin’miş” diye sürüyor.
Sonra benim modern dalgınlığım içinde yolun başında sormam gereken soruyu o gece soruyorum anneme: “Anneannem size küçükken Kuran öğretmedi mi?”
Bir ara dalıyor annem ve sonra bir hikâye anlatıyor.
Ondan öne anneannemi anlatayım birazcık. Hafız. Asıl şaşırtıcı olan da o zaten. Hafız ve üç evladından hiçbirine öğretmiyor Kuran’ı.
Orijinal bir kadın. Cüce denebilecek kadar kısa, kafası farklı çalışıyor. Bir torununa harçlık verecekse mesela, diğerlerinin arasında vermez. Önce biraz ağlatır, sonra güya susması için verir parayı. Hatırımda ona dair kalan en net cümle, on-on bir yaşlarındayken........
© Karar
visit website