Kalemin ucu
Ben onu tanıştığımızda zeki, çalışkan ve saygılı bir öğrenci diye not almıştım.
Sonradan listeye başka başka özelliklerini de ekledim. Hodbin, kelimesini büyük harflerle yazmışım.
Öğrencinin zeki olanı öğretmenlik mesleğini verimli bir keyfe dönüştürür.
Akıl; hafızanın tüm belleklerini yoklar ve o dersin verimliliği için tüm bilgi silahlarını kuşatır öğretmen.
Beden durağanlıktan çıkıp sahnede en iyi oyunu sahneler gibi rolüne yoğunlaşır.
Beş duyu organı, anlatılanı monologluktan çıkarmak için kafa kafaya verirler.
Duyulara arası aktarımlar ile en olmadık örnekler, refleksler, kimsenin anlatamadığı nesneler, aykırı yöntemler, talebenin taliplik masasına ikram edilir.
Muallim, kendini alimin tezgahından çıkmış bir halef gibi görüp zinde bir şekilde eğitim öğretimin doğasında kah gemisini yüzdürür kah atını dört nala sürer.
Kalemi eline alınca “Kalemle okuma yazmayı insana bilmediğini öğreten” öğretiyi anımsar.
Kalemi sadece bir nesne olarak görmez. Nesnenin ötesindeki öğretiyle eline alır ve şefkat gösterir kaleme.
Anlatılan, anlatılacak olan kalemin ucuna gelir. Kalem bilginin sözcüsü olur. Bilgiyi kağıdın ak sayfalarında ikamet ettirir.
Söz, kulaktan girip beynin hafıza odalarında yerini alırken kalem de sözü şekle dönüştürerek göz merceklerine resmeder. Böylece öğretilen öğrencinin duyularına çift oluktan akar.
Öğretmen mutludur verilenin kadir kıymetini bilen bir öğrencisi olduğuna.
Öğrencinin de gözleri ışıl ışıl ışıldar. Sıradanın dışında bir öğretmenden ders alıp bilginin doruklarına yükseldiğine .
Öğretmen, çağın terakkiyi ön planda tutup anne babayı çalışmaya ittiği, ebeveynin çocuğa dokunmaya işten yorgun dönüp vakit bulmadığını da bilir. Ve ders aralarında çocuğa hal hatır sormayı, duygularına sıcak bir mesaj iletmeyi, gönül almayı, gönle dokunmayı da ihmal etmez.
Sert ahşabın üstünde dört duvar arasına hapsedilen çocuğun gün boyu biriken........
© Karar
visit website