Çağımdan memnun değilim fakat...
İnsan hayatın seviyesi değil artık ve ben çağımdan memnun değilim. Kendimin hizasında bana doğru ışıyarak akan bir zaman göremiyorum. Kendimi seviyorum, elbette yaşadıklarımın sahibiyim, pişmanlıklar veya yazıklanışlar içinde dönüp durmuyorum fakat insanın kendisine layık gördüğü bu yaşama biçimini de asla kabul etmiyorum. Şahsımı her türlü aidiyetin dışında duyuyorum. Aidiyet alanları hem temiz hem mülkiyetsiz değil nicedir. Eğer bu önümdeki yüksek olduğu kadar ışıklarla süslendiği için albenili görünen duvar hayatsa, ona tırmanmak ve burcuna zafer bayrağı asmak gibi bir derdim yok. Dipte, altta, yoksulluğun yanında kalmak daha asilce. Bu duvar insanın doğal gerçekliğinin önüne bilerek ve hesaplanarak çekilmiş bir perde benim gözümde. Onun ustalarını, tasarımcılarını, mühendislerini ve reklamcılarını tanıyorum. İnsan, alıp satmanın, çevirip parsellemenin, üretip tüketmek denilen bir çembere girip çıkmanın çoktan gönüllü kölesi yapılmış bir varlık. Hele sanat ve düşünce iyiden iyiye patron kontrolüne geçeli beri ve tek bir seslenişle insanı sarsacak söz de bastırılmış hâldeyken ben nasıl herkes gibi o ışıklı duvarın karşısına geçip hayaller kurabilirim?
İnsan, kendi paçasına değmedikçe ateşi ve yanmayı unutmuş bir varlık hepten. Ölüm sayılarla karşılanan bir hesap detayı. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar değil sadece, ağaçlar, üzüm bağları, nehirler, dağ geçitleri, kıraç vadiler, bitkilerle cümle hayvanlar dahil sahipsizliğin döngüsünde adım adım aradan çıkıp gidiyorlar. İnsan bunca zamanı, bunca çağları, bunca savaşları, bunca yüksek sanat ve düşünce eserlerini neden yaptı? Bu sorunun tam bir........
© Karar
visit website