Milli maçı böyle yazmak istedim
Avusturya maçının son yarım saatinde öldük öldük dirildik. Bir an önce bitseydi şu maç. Her Avusturya atağında yüreğimiz ağzımıza geldi.
Hollanda maçında biraz daha zamanımız olsaydı. Son dakikalarda sanki yeni bir can bulmuş gibi atak üstüne atak geliştiren millilerimiz bir gol tıp berberliği yakalayamaz, sonra uzatmalarda, olmadı penaltılarda Mert’in kurtarışlarıyla turu geçemez miydi? Daha önce ah şu 1-0’ı koruyabilseydik.
Ama olmuyor maç 90 dakika, bir de “artı”ları var. İlk dakikaya bir gol sevinci yaşamışsınız, ona “yatılmaz.” Koşmak, koşmak, koşmak lazım. Yeni goller atmak lazım. Bunun için yüreklerin körük gibi inip kalkması lazım. 5Maçın 50 – 60 dakikalarının arsında gevşerseniz iki gol yenir ve ondan kurtulmak için son dakikalara kadar verdiğiniz mücadele yetmez.
Avusturya’yı yendik, çeyrek finale geçtik, Hollanda’ya yenildik, çeyrek finalde kaldık. Yarıo finalde karşılaşacağımız takımlar da Avrupa’nın favorileriydi. Biz Hollanda’da takıldık, çünkü o da Avrupa’nın favorilerindendi.
Avrupa’nın Fransa, İspanya, Almanya, İngiltere gibi favorilerini yenmek, bize çok iyi gelirdi. Ama oralara çıkamadık.
Acaba bizim gibi çeyrek finalde elenen Portekiz de bizim kadar “milli üzüntü” yaşamış mıdır? Yaşamıştır mutlaka, ama herhalde bizimki kadar değil. Çünkü biz, bu işleri, “milli mücadele” gibi yaşıyoruz. Kazanırsak savaşı kazanıyoruz, kaybedersek “Yine olmadı” diyoruz.
“Yine olmadı” hüznü ise, içimizde sakladığımız kayıp yıllara dayanıyor.
Bilmiyorum hangi ülkenin Milli Savunma Bakanlığı, ordusuna, dağ başındaki Mehmetçiğine yani, hava kuvvetlerinin pilotlarına, “Milli Takımımıza........© Karar
visit website