Hamamönü’nden Darbe Çıkar mı ?
Bazı ayrıntılar vardır. Bilgi kırıntıları diyelim. Peşine düştüğünüzde pandoranın kapağı açılı veriyor.
Ankara’nın Hamamönü semti var. Hamamlarıyla ünlü bir semt. Yani eski Ankara… Mehmet Akif Ersoy’un mezarının yanı başı, Tacettin Dergahı’nın kol kanat gerdiği tarihi semt… 31 Mart’ta belediye başkanı seçilen Veysel Tiryaki’nin önceki dönem Belediye Başkanlığı döneminde yaptığı tarihi hizmet…Tarihi binalar. Oturanlar ise; vakıflar, dernekler, eski bakanlar, milletvekilleri, iş adamları… Muhafazakar, dini, sağcı kesimin adeta kurtarılmış bölgesi…
Hani derler ya “Cinler çarpacak adam bulamayınca birbirini çarparmış”. Bu haliyle kurtarılmış bölge olan Hamamönü semtinde “çarpma” işleri mi oluyor dersiniz ? Peki böylesine nezih seçilmiş bir semtin sakinlerinin bulunduğu “Şimdilerde Kumpas merkezi olan Hamamönü’den bir darbe çıkar mı ?” sorusuna siz yazının sonunda karar verin.
Başlayayım isterseniz…
KENDİ KENDİNİN KURDU OLAN BİR İSLÂMÎ HAREKET
Geçenlerde TBMM’ye geldiğinde gazeteci meslektaşım Ruşen Çakır ile karşılaştım. “Ne oluyor, ne bitiyor” başlığında kısa bir konuşma yaptık. Büroma döndüğümde Çakır’ın hatırımda kalan bir değimi vardı “Birbirinin kurdu İslami cemaatler”… Konuşmasını tekrar tekrar dinledim. 11 Şubat 2022 Cuma tarihli yorumunda Ruşen Çakır şunları söylüyordu:
“İslâm adına konuşma iddiasında, İslâm’ın sâhici yorumunu ellerinde tuttukları iddiasında olan bir yığın insan var ve başvurdukları yöntemler, Fethullahçılar’ın –uzun bir süre, özellikle AKP’yle işbirliği yaptıkları süre zarfında– hayâta geçirdikleri kumpasların silik birer kopyası. Sonuçta, önümüzde bir yığın “FETÖ’yle mücâdele” iddiasıyla yola çıkan; ama kıskanç bir şekilde Fethullahçılar’ı taklit etmeye çalışan, ama tam da taklit edemeyen çok sayıda insan, grup, odak, vakıf, dernek, vs. var. Ve bunların hemen hemen hepsinin ortak özelliği de devletin kendilerine dokunmaması — hattâ tam tersine iktidârın kendilerine sâhip çıkması, önlerini açması.
../..Türkiye, gerek Fethullahçılık –Fethullahçılığın Türkiye’ye yaptığı kötülükler– gerekse Fethullahçılık’la mücâdele iddiasındaki din temelli yapıların yaptığı kötülükler ve beceriksizlikler ve bu arada yaşanan o büyük mağduriyetler, bizim önümüze şöyle bir şey çıkarttı: Kendi kendinin kurdu olan bir İslâmî hareket söz konusu Türkiye’de, birbirleriyle olan kavgalarıyla, birbirleriyle olan savaşlarıyla, birbirlerini hep birlikte tükettiler, tüketiyorlar.
../..İslâmî cemaatler, gruplar, şunlar bunlar, birbirleriyle hep çekişirlerdi. Bu konuda gazetecilik yapmaya çalıştığım zaman, en çok bir grubun diğer grup hakkında verdiği, sızdırdığı haberlerle yapıyorduk bu işleri. Genellikle hani “din düşmanları” söylüyor falan denen şeylerin çoğunluğu, aslında rakip cemaatlerin, düşman cemaatlerin vs.lerin verdikleri bilgilerdi — onu net bir şekilde söyleyeyim.”
Çakır’ın bu sözlerini aklınızda tutarak yakın bir zamanda “geliyor, gelmekte olan” bir tehlike kapımızı çalıverdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “bürokratik vesayet” dediği konuyu MHP Lideri Bahçeli açık seçik izah etti:
"Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içinde yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir. Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri akıbetleri için 15 Temmuz........© Hürses
visit website