Hz. Yûsuf’un hapishanedeki tebliğ stratejisi
Bu yazıda Yûsuf sûresi 12/37. ayetten hareketle Hz. Yûsuf’un, hapishane arkadaşlarının hidayete ermelerine vesile olma çabası ele alınmaktadır. Ayrıca, onun tebliğ stratejisinin, muhataplarını hidayete erdirmek ve şirk inancından uzaklaştırmak için ne denli etkili olduğu üzerinde durulmaktadır. Ayrıca “Allah’a inanmayan” kavimden ne kastedildiği de incelenmektedir. Konu, klasik ve modern dönem tefsirlerinin ışığında ele alınmaktadır. Söz konusu ayet yorumlanırken, dil biçimlerini analiz etmek ve bunların oluştukları bağlamdaki işlevlerini takdir etmekle ilgilenen, verili bir durumsal bağlamda dilsel ve dilsel olmayan davranışlar aracılığıyla anlamların nasıl oluşturulduğunu ve yorumlandığını inceleyen söylem analizi yöntemi kullanılmıştır.[1] Elde edilen bulgulara göre Hz. Yûsuf, zor şartlarda olmasına odaklanmak yerine hapishane arkadaşlarının ona dönük olumlu yaklaşımını tebliğ fırsatı olarak görmüş ve onlara kendisini tanıtırken peygamberlik niteliklerinden söz etmiştir. Onların ahiretteki durumlarını da iyileştirme çabası içinde olmuştur.
Hapishane arkadaşları Hz. Yûsuf’u “iyilik edenlerden” biri olarak gördüklerini beyan etmişlerdi (Yûsuf 12/36). Bu olumlu yaklaşımı değerlendiren Hz. Yûsuf, iyi bir insan olmanın da ötesinde başka nitelikleri olduğuna dikkat çekti: “Dedi ki: Size, rızık olarak verilen yemek henüz ulaşmadan ben size onun ne olduğunu mutlaka haber veririm. Bu, rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah’a inanmayan ve ahireti de inkâr eden bir kavmin dinini terk ettim.” (Yûsuf 12/37). Hz. Yûsuf bir kâhin değil, vahyedilen bilgilerle gayba ilişkin bilgiler veren bir........
© Haksöz
visit website