menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rüküş kadın

136 0
21.04.2024

Otobüs durağında ne zamandan beri bekliyordum, bilmiyorum. Olur bazen, aniden farkına varırsın zamanın. Sanki o ana kadar zaman durmuş, bir el sizi zamanın dışına atmış, dünyadan koparmış, sizin de bilmediğiniz, farkına varmadığınız bir yok yerde unutulmuş gibi hissedersiniz kendinizi. Sonra bir anda bir şey olur, bir ses duyarsınız bazen, bazen bir yel çıkar, bir araba geçer bazen, birisi seslenir, bir kuş öter, bir “hişt hişt” gelir kulağınıza; işte o an sanki aniden uykudan uyanmış gibi veya baygın bir halden yeni çıkmış gibi, bilinciniz tekrar geri gelir, çok kısa bir an nerde olduğunuz hatırlamaya çalışır, sonra bulunduğunuz yerde olduğunuzu anlar rahatlarsınız.

O yapış yapış yaz öğleden sonrasının, insanda mecal bırakmayan insafsız sıcağında aniden otobüs durağında olduğumu anladım ben de. Alnımda boncuk boncuk ter birikmişti. Ter damlacıkları boynumdan aşağı, bluzumun içine doğru yuvarlanıyordu. Çantamda mendil aramak geldi içimden vazgeçtim. Şimdi kim çantayı açacak da mendil arayacak, birazdan otobüs gelecek, bineceğim zaten.

Beklediğim otobüs bir türlü gelmiyordu. Çok uzun bir süreden beri bekliyorum galiba burada. Tek tük insanlar geçiyordu arkamızdaki kaldırımdan. Benden başka durakta başkaları da vardı.

O zamanlar otobüs durakları şimdikilere benzemiyordu. Bir direk, direğin ucuna asılı bir tabela, tabelada durağın adı, bir de yaşlıların oturması için bir bank vardı o kadar. Ben bankta oturuyordum. Direğin yanında bir kadın duruyordu. Görür görmez sinirime dokundu kadın. Aşırı süslüydü. Takmış takıştırmıştı. Böyle kocaman halka halka küpeler vardı kulaklarında, bileklerinde altın gibi parlayan sarı sarı bilezikler, rüküştü, abartılı bir makyaj yapmıştı. Bu sıcakta yüzünden boya akacak gibi duruyordu. Saçları yapılı, ama işinin ehli olmayan bir kuaförden çıkmıştı, şık gibi duran ama taklit olduğu belli bir çanta asılıydı omzunda. Beyaz, kareli bir pantolon giymişti. On beş santimlik topuklarının üzerinde zar zor duruyordu, etrafına aptal aptal sırıtarak bakıyor, çevresindeki erkekleri çapkın gözlerle süzüyordu. Bayağılık akıyordu her yerinden. Telaşlı ama umursamaz bir hali vardı.

Sıcağı, teri, mendili unuttum bir süre kadına baktım. Ne iş yaptığını sormaya başladım kendi kendime, bir oyun bulmuştum kendime işte. Sağıma baktım, benden biraz daha genç bir kadın oturuyordu bankın diğer ucunda. Ona sormak geldi içimden. Haydi ikimiz şu kadının ne iş yaptığını tahmin etmeye çalışalım hanımefendi! İçimden geçen her şeyi dışarı vurmasam! Aman benim gibi aklını edebiyatla, öğrenci ödevleriyle, dünyanın gidişatıyla bozmuş yaşlı dinozorların aklına gelen uçuk fikirlere bak dedim kendi kendime. Abuk sabuk fikirlerine başkalarını ortak etmeyi öteden beri üstüne vazife bellemişsin, bari bugün dur durduğun yerde. Tamam, buldum, bence kadın çalışmıyordu. Zengin bir adamın ya metresi ya da yeni boşandığı karısıydı. Ta buradan bir şeyleri çağırdığı belliydi. Böylelerinin dünya umurunda olmaz. Makyaj, pahalı çanta, kuaför, şık kıyafetler ve umursanmayan bir dünya. Yok galiba haksızlık ediyorum kadına. Baksana daha çok bir avukata benziyor. Yakındaki adliyede bir davası var, ona yetişecek. Bırak sen de ne avukatı, kadın nasıl da işveli, görmüyor musun, demin orada taksi bekleyen yakışıklı herife nasıl da çapkın çapkın baktıydı. Adam da farkına vardıydı da tam o sırada taksi geldiydi de binmek zorunda kaldıydı adam gözü arkada kalarak. Kadın bir süre taksinin arkasından bakakaldı. Bir elinde cımbız bir elinde… Neyse şiiri alet etme bari şimdi abuk sabuk düşüncelerine.

Ama mesela şu sağ yanımdaki kadın öyle mi? Her halinden bir ev kadını olduğu belli. Çocuklarının üstüne titriyor. Tedirginliği ele veriyor onu, bir an önce eve gidip yemek yapacak. Kocası eve gelecek, çocuklar okuldan dönecek. Dünyanın yükü omzunda. Şimdiden bükülmüş beline baksana! Emekçi. Bir amacı var. Birilerini, o koca mı olur, çocuklar mı olur fark etmez, memnun etme derdinde. Acil bir iş için çıkmış çarşıya, işini halletmiş, bir an önce evine dönmek istiyor. Allah korusun şimdi burada birisine bir araba çarpsa, evdeki çocuklarını, ocakta pişmekte olan yemeğini unutacak, önce o koşacak imdadına.

Kulağıma gelen bir ezgi, beni kopardı duraktaki iki kadından. “Ya beni de götür ya sen de gitme” sözü beni her şeyden aldı. Kafamı kaldırdım, durağın yanındaki telefon direği miydi, elektrik direği mi bilemedim, bir işçi merdiven dayamış, direğin tepesinde elinde bir alet bir........

© Habertürk


Get it on Google Play