Kendini tanımamanın dayanılmaz hafifliği
“Bize biraz kendinizde bahseder misiniz?”
Son birkaç gündür bu sorunun cevabını düşünüyorum. Ne söyleyebilirim ki kendimle ilgili… Daha doğrusu ne söylersem söyleyeyim kendimi anlatabilir miyim? Birkaç cümle, 15-20 kelimeden ibaret değilim ki! Doğum yerimi, doğum tarihimi söylemek; saçma. Hobilerim, sevdiğim yazarlar, yönetmenler, taraftarı olduğum takım belki benim hakkımda bir fikir verebilir ama kendimle ilgili bahse değer şeyler bunlar mı?
Bu soruya belki de en kapsamlı en dürüst cevabı vermiş kişi olan Montaigne de değilim ki oturup 100’den fazla denemeyle en yalın halimle kendimi ortaya koyayım.
“Kitabımın özü benim” diyen Montaigne şöyle devam ediyor: “Kendimi herkese beğendirmek niyetinde olsaydım özenir, bezenir en gösterişle halimle ortaya çıkardım…”
Kendimden bahsederken ben de özenip bezenmeyeceksem kim benim adıma bunu yapar ki? Kendimi biraz abartmama, olduğumdan daha iyi göstermeme kim ne diyebilir ki? Zaten sorulan soru benden bir dürüstlük beklemiyor ki!
İyi de kimi kandırıyorum ben; kendimi! Bundan daha korkunç bir şey var mı…
Montaigne itiraz ediyor: “Kendinden söz etmek her zaman kendini övmek gibi görünür; kendini övmekse herkesin zıddına gider. Ama kendinden söz etmeyi yasaklamak çocuğun burnunu silecek yerde burnunu koparmaktır!”
“ARADIĞIM ŞEY KİŞİSEL FARKINDALIK”
İş görüşmelerinin ilk sorusudur bu mendebur “Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?” sorusu. Yöneticiler bu soruyla işe alacakları kişinin kendine olan........
© Habertürk
visit website