BELKİ !
"Birinci Gün - 5 Eylül
İstanbul-Cidde-Mekke
Uçağımız, sabah namazından önce Cidde havaalanına indi. Havaalanından çıktığımızda, Rehberliğimizi yapacak Mustafa’yı bulmamız kolay oldu. Birlikte Umreye geldiğim arkadaşlarım ile tanıştırdım. Sabah namazını kıldıktan hemen sonra Mekke’ye doğru yola çıktık. Mustafa’nın cipi ile yolculuğumuz yaklaşık bir saat süre sürdü. Otele yerleşmemiz ve kısa bir dinlenmemizden sonra lobide buluştuk. Birlikte Kabe’de tavaf, Merve-Safa arasında say görevlerimizi yaptık. Umremizi tamamladıktan ve öğle namazından sonra da otelde dinlenmeye çekildik.
Umreye gitmek için arkadaşlarım ile karar vermemiz kolay olmuştu. Ancak, benim önerdiğim tarih konusunda mutabakata varmamız uzun sürdü. Her konuda olduğu gibi arkadaşlardan birisi itiraz etti. Ekim sonu ya da Kasım’da gitmemizi istiyordu. Yine her zaman olduğu gibi itirazı kabul görmedi ve diğer arkadaşın desteği ile Eylül ayının dördünde umre yolculuğumuz başladı.
İkinci Gün-6 Eylül
Mekke
Sabah namazından sonra sohbet, özellikle de Yakup’un esprileri eşliğinde kahvaltımız neredeyse öğleye kadar sürdü. Öğle namazından sonra önce Peygamber (S.A.S) efendimizin kütüphane-Müzeye dönüştürülen evinin olduğu yere gittik. İkindi namazından sonra Kabe’den çıkmadan, Akşam ve Yatsı namazlarını kıldık. Defalarca tavaf yaptık. Sonra da otelin restoranında akşam yemeği.
Üçüncü Gün-7 Eylül
Mekke
İkinci günün benzeri şekilde geçti. Sayısız tavaf, say ve sürekli kaza, nafile namazlarımız, yatsı namazına kadar devam etti. Ve yatsı namazından sonra akşam yemeği için masaya oturduğumuzda, Rehberimiz Mustafa geldi. Hal hatırdan sonra kendisini ve Arabistan’a yerleşme nedenini anlattı;
“ -Yaklaşık otuz beş yıldır Arabistan ‘dayım. Türkiye’de jeoloji okudum. Askerliğimi Urfa’da yaptım. Terhis olduktan sonra Konya’da yer altı suları üzerine faaliyet gösteren bir firmada çalışırken, firmanın Arabistan’da aldığı iş nedeniyle buraya geldim. Sonrasında da Türkiye’ye dönmedim. Burada yine mesleğim ile ilgili yüksek lisans yaptım. Ve buranın vatandaşı oldum. Sonra da bir Arap firmasında, yirmi beş yıl süresince tüm Arap yarım adasında yer altı suları üzerine çalıştım. Mekke-Medine arasında pek çok yerde su kuyuları açtık. Emekli olunca da Mekke’nin yakınlarında deve çiftliği, Medine’de ise, bir hurma bahçesi aldım. Özellikle Peygamberimizin (S.A.S) gittiği yerlere, konakladığı mekanlara olan merakım yüzünden sadece umre için gelenlere, Mekke-Medine arasında yolculuklarında rehberlik etmeye başladım. Kısaca söyleyeceklerim böyle” diyerek sözlerini bitirdi.
Yakup, “tamam da” der gibi bakıyordu. Artık açıklama zamanının geldiğini düşünerek;
“ Arkadaşlar, Mustafa beyin rehberliğinde, Mekke’den Medine’ye, Peygamber Efendimizin (S.A.S) gittiği yolu, güzergahı takip edeceğiz. Tabi yolculuğumuz develer ile olacak.”
“ Ama nasıl olur. “ şeklinde itiraz etti Yakup. Sonra da;
“ Şaka mı yapıyorsun abi. Yani deve ile mi yolculuk yapacağız?”
Ben;
“ Evet deve ile yapacağız. Şimdi oldu haberiniz, hazırlıklar tamam. Bize sadece şahsi eşyalarımızı almak kalıyor. Ayrıca, senin arazi almak istediğini söyledim Mustafa beye. Bize Mekke- Medine güzergahında güzel yerler gösterecek.”
Ünal, olumlu yaklaştı;
“ Abi, tamam da, şu konuyu en baştan anlat.”
Anlattım;
“-Ankara ‘da bir arkadaşım, Mustafa kardeşi anlattı. İletişim numaralarını aldım ve sizinle umreye gelme konusunda karar vermeden önce kendisi ile konuştum. Mekke-Medine arasındaki yolcuğumuzun Peygamber (S.A.S) Efendimizin hicret yolculuğunun benzeri bir yolculuk yapmak istediğimizi söyledim. Sizlerin kabul edeceğini varsayarak. Dört kişi olacağımızı belirttim. Sağ olsun kabul etti. Ve kendisi ile daha önce kararlaştırdığımız gibi yarın yolculuğumuz için hazırlıklarını yaptı. Sabah namazından sonra itirazınızın olmayacağından emin olduğum için Medine’ye, bu günkü Mekke-Medine yol güzergahından değil, Peygamber (S.A.S) Efendimizin güzergahını izleyeceğiz. Tabi yolculuğumuz Sevr Dağından başlayacak.”
Ünal;
“- Bence tamam. Çok da güzel olur. Madem Resul abi böyle karar vermiş. Bize de kararına uymak düşer.”
Mustafa;
“ – Merak etmeyin, Yolculuğumuz güzel geçecek İnşaALLAH. Sabah namazını beraber kılarız Kabe’de. Kahvaltıdan sonra da Sevr’e gideriz.“
Dördüncü Gün- 8 Eylül
Sevr-Hudeybiye-Kafra
Mustafa ile sabah namazında Kabe’de buluştuk. Yardımcısı İhsan’ı tanıştırdı. Birlikte kılınan namaz ve kahvaltıdan sonra arabası ile Sevr Dağına gittik. İhsan, daha önce kararlaştırdığımız gibi biz Sevr Mağarasını ziyaret ederken, develer ve eşyalarımız ile gelecekti buraya.
Bizimle beraber Sevr Mağarasına tırmanan Mustafa, Peygamber (S.A.S) Efendimiz ile Hz. Ebubekir’in Müşrikleri atlatmak için Medine’nin ters istikametinde bulunan Sevr mağarasına gelmesini, Rehberlik yapacak olan Abdullah b. Ureykıt’in çobanlık yapar gibi görünmesini ve izlerini silmesini, izlerini süren süraka b. Malik ve diğer iz sürücülerin mağaranın ağzına kadar gelip, geri dönmelerini, Peygamber (S.A.S) Efendimizin: “Korkma! Allah bizimle!” diyerek, Hz. Ebubekir’i teskin etmesini anlattı.
Mağara’da ise, Ünal kardeşimiz; Hz. Ebubekir’in kızı Esma ile oğlu Abdullah’ın yemek getirmelerini, Mekke’den ve müşriklerden bilgi aktarmasını, yine Hz. Ebubekir’in kölesi/azatlısı Âmir bin Füheyre’nın koyun sürüsünü gece karanlığı basınca mağaraya getirmesini ve Peygamberimiz (S.A.S) ve Hz. Ebubekir’in ihtiyaçları olan sütü bu şekilde karşılamasını, müşriklerin ümidini kesmesinden haberdar olunca da, yola çıktıklarını anlatırken, Amir Bin Füheyre’nin sürüyü mağaraya kadar nasıl getirdiğini, Hz. Ebubekir’in kızı Esma ile oğlu Abdullah’ın, yiyecek getirmek için kaç defa bu mağaraya çıktıklarını, ne yakalanma korkusu, ne de endişe olmamasına karşılık, bu dağa ve mağaraya ahlaya puflaya ve de sadece bir defa çıkmamızın bize ne kadar zor geldiğini düşündüm.
Dağdan indikten sonra, İhsan ve develer bizi bekliyordu. Korkarak, birazda zorlukla develere binmemiz zaman aldı. Önde Mustafa, en arkada İhsan ve yükleri taşıyan deve, ortada biz olmak üzere yedi develik kafilemiz yola çıktı.
Akşamdan beri devam eden Yakup’un sızlanmalarını ve şikayetlerini dinleyerek Hudeybiye’ye ulaştık. Hemen Öğle namazı, arkasından ikindi namazı kılındı. Biraz dinlendikten ve birkaç lokmalık öğle yemeğinden sonra Hidde, Cümüm derken Kafra.
Geceyi burada geçirecektik. Sadece üstü basitçe örtülmüş bir çardakta, kılınan akşam ve yatsı namazlarımızdan sonra yemekte, geçtiğimiz yerleri, yarın ki yolculuğumuzu, bir sonraki durağımızın Ümmü- Ma’bet çadırları civarı olacağını söyledi Mustafa. Ayrıca, ortalama günde 80 kilometre yol alacağımızı. Ancak, arazinin düz ve olduğu yerlerde 100 kilometrede olabilirmiş. Sabah namazından sonra yola çıkılması ve kahvaltının da öğleye yakın yapılması kararlaştırıldı.
Beşinci Gün- 9 Eylül
Kafra- Üsfan- - Ümmü Ma-bet Çadırları-Kudeyd Vadisi
Sabah namazından sonra hemen yola çıkıldı. Develerimiz yine peş peşe dizili. Güneş yükseldi ve sıcaklık arttı. İlk gün, develerimizden sadece Hudeybiye’ de inmiştik. Ancak, yolculuğumuzun ikinci gününde, bazen develerden iniyor ve bir saat ya da daha fazla yürüyorduk. Yan yana yürürken, geçtiğimiz yer hakkında bilgilere ilave olarak, Efendimizin (S.A.S) Mekke’ye yaptıkları bir yolculukta, bu civarda karşılaştığı Hz. Bureyde El Eslemi ve 80 civarında ailenin Müslüman olmasının, büyük mutluluk ve moral verdiğini de aktardı.
Bir taraftan onu dinliyor, bir taraftan da, yaklaşık on beş asır önce, o şartlarda yapılan yolculuğun zorluklarını düşünüyor, Peygamberimiz (S.A.S), Hz. Ebubekir ve rehberlerinin geçtiklerini tahmin ettiğimiz bu yerlerdeki, siyah volkanik kayalar, kumlu ya da dikenli vadiler, dere yatakları, yani gördüğümüz her şey ilgimi çekiyordu.
Ünal’ın, Mustafa’ya;
“- Patron, size göre Ümmü Mâ-bed’in çadırın bulunduğu........
© Habername
visit website