menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İmralı’nın notları: Sessiz anayasa, görünmeyen vesayet ve federasyon sesleri

13 0
01.07.2025

Türkiye, bir kez daha İmralı’da yazılan senaryolarla siyasi rotasını belirlemeye zorlanıyor. 21 Nisan 2025 tutanakları, basit bir terörist mahkûm görüşmesinden çok daha fazlasını ifşa ediyor:

Tam bir kelimelerle örülmüş bir anayasa darbesi!

Bu metinlerin kamuoyuna sızdırılmasının ardından ne bir yalanlama ne de resmi bir açıklama geldi.

Tersine, derin bir sessizlik hâkim!

Bu sessizlik bile başlı başına bir strateji olabilir.

Zira notlar, sadece içerikleriyle değil, “ne zaman ve kim tarafından servis edildiğiyle” de stratejik.

İçinde çok ilginç söylemlerin, dikkatle seçilmiş muhatapların ve bilinçli metaforların yer aldığı bu belgelerin, belli bir sürece yön vermek için kasten sızdırıldığı artık inkâr edilemez bir gerçek.

Her satırı; devlete, muhalefete, millete ve hatta dış güçlere yöneltilmiş çok katmanlı bir mesaj.

Görünürde bir tutanak olan bu metinler, gerçekte bir strateji belgesi, bir siyasi deklarasyon, hatta bir anayasal karşı hamle metnidir.

Tutanakların girişindeki en çarpıcı kısım, Sırrı Süreyya Önder’in geçirdiği sağlık krizi ile Turgut Özal’ın ölümü arasında kurulan paralellik.

Teröristbaşı Öcalan’ın “Özal’ınkiyle aynı tarihe denk geldi” vurgusu, bir hatırlatma değil; bilinçli bir simgeleştirme.

Türkiye siyasi tarihinde lider ölümleri hep tartışmalı oldu.

Cemaatin hastaneleri, karanlık serumlar, kesintisiz güç mücadeleleri...

Bu benzetme, “iktidar sadece seçimle değil, zamanlama ve sembollerle de şekillenir” diyen bir zihin dünyasını ifşa ediyor.

Tutanaklardaki en dikkat çeken ideolojik saldırı, Sözcü gazetesi üzerinden Atatürkçülüğe yöneltiliyor.

Öcalan’ın ifadesiyle, “İsrail’in size kurduracağı devletin ideolojik aracı” olarak tanımlanan Sözcü, aslında hedef alınan yeni bir sembol.

Atatürkçülüğü küresel bir komployla ilişkilendirmek, klasik gayrinizami siyaset tekniklerinden biridir.

Zira bu yöntemle, ulusal sembollerin meşruiyeti aşındırılırken, terör örgütü PKK bir tür “yerel halk hareketi”ne dönüştürülmeye çalışılıyor.

Burada mesele sadece bir gazete değil; milli hafızaya topyekûn bir saldırıdır bu.

Görüşmelerde geçen “Erdoğan süreci sahiplendi”,........

© Habererk