Şehirlerimizin Geleceğini Oy Vermenin Rasyonel ve Ahlaki Boyutları ile Siyasi Fanatizmin Mücadelesi Belirleyecek
Siyasal tarihimizde partiler, II. Meşrutiyet döneminde ortaya çıkmıştır. Yeni sistemin temel noktasını oluşturan seçimler, iktidarı elde edebilmek için toplumun gönüllü katılımının ya da rızasının yaratılmasını şart koşuyordu. Meşrutiyet rejiminin ilk siyasal partisine yön verenler bu nedenle, iktidarlarını geniş kitlelerin desteği üzerine oturtmak için bütün enerjileriyle bu savaşımın araçlarını örgütlemeye koyuldular. Günümüze kadar gelen ve kutuplaşmanın baş aktörü olan siyasi hastalığımızın temeli de böylelikle atılmış oldu.
Kısa süre içinde bütün ülke, parti kulüpleriyle, gazeteleriyle, derneklerle donandı. Temel amaç; partinin toplumsal tabanını oluşturmak, halkın algısını politik çıkarlara göre biçimlendirmekti. 1908 sonrasının siyasal koşulları, önce İttihat ve Terakki'ye, sonrasında muhalefete, halkın algısını değiştirmek kadar onun bilincini daha oy verme yaşına gelmeden eğitmenin de önemli olduğunu öğretmişti.
Parti kulüplerinin resmî ve özel okulları himaye altına alması, toplumsal alandan kazanılan çocukların İttihat ve Terakki adını taşıyan okullarda eğitilmesi, muhalefetin bazı yerel örneklerde açığa çıkan medreselerde nüfuzunu arttırma çabaları bu düşüncenin ürünüydü. Resmi parti teşkilatı yanında, tüm vilayetlerde, kulüp, okul, gazete ve dernek örgütlenmesi; çok hızlı bir şekilde geniş kitleleri ve bu yapılanmada görev alan asker, yargı, gazeteci ve eğitimcileri gündelik siyasetin polemik ve hegemonya alanına taşıdı.
Hâlâ da tam olarak ayrışabilmiş değiller. Dönem gazeteleri, acımasız polemiklerin, çekişmelerin, ithamların, yaşam hakkı tanımamanın en seçkin örneklerini sunuyor. Meşrık-i İrfan adında bir gazetenin bu ürkütücü arenada, protesto ve boykotlarla nasıl kurban edildiğini bir ara inceleme fırsatım olmuştu. Buraya kadar anlatılanların önemi, aslında iç çekişmelerimizin, kısır döngülerimizin ve bitmeyen kaoslarımızın geçmişle bağını kurabilmesinden kaynaklanıyor.
Editörlüğünü üstlendiğim, İkinci Meşrutiyet Devrinde Basın ve Siyaset adlı eserde yer alan Değerli Hocam Prof. Dr. Caner Arabacı’nın “İttihat ve Terakki Basını” başlıklı çalışması, günümüzün arka planı niteliğinde daha acıklı muhalif (!) argümanlar içeriyor:
(…) Dolandırıcı, yalancı, cellât, Tanrı’nın lâneti, kanlı majeste, kanlı despot, soysuz........© Haber7
visit website