Sosyal güvenlik sistemi yükü taşıyabiliyor mu? Rakamlar ne söylüyor?
Perşembe günü bu köşede sosyal güvenlik sisteminin durumuna değinen yazımızla alakalı enteresan geri dönüşler aldım.
Enteresan derken, emekli maaşları/zamları üzerinden yürüyen tartışmalar nedeniyle, daha çok negatif geri dönüşler beklerken (madalyonun öbür yüzünü yansıttığımız için), sosyal güvenlik sisteminin korunması gerekliliğine dair pozitif nitelikte tepkiler almam beni mutlu etti.
Bu arada yeni bazı verilere de ulaştığım için aynı başlık üzerinden ikinci bir yazı yazmaya karar verdim.
İlk yazıda da vurguladığım gibi Sosyal Güvenlik Sistemi, prim ödeyenler, yani, aktif çalışanlarla, ödedikleri primin karşılığını alanlar, yani, emekliler arasındaki ‘altın oran’ üzerinden yürüyen bir sistem.
Geçen yıl hayata geçen EYT düzenlemesi sonrası emekli olanların sayısı hızlı bir şekilde artarak 13 milyon seviyelerinden 16 milyonun üzerine çıkınca, aktif pasif dengesi %2,01’den %1,63’e kadar geriledi.
Bu, sosyal güvenlik sistemi açısından alarm verici olmasa da, alarm sınırlarına yakın bir yerde olduğumuza işaret eden bir duruma işaret ediyor.
Dolayısıyla dikkatle, titizlikle yönetilmesi gereken bir konu üzerinde durduğumuzun altını çizmem gerekiyor.
OECD ÜLKELERİNDE ORTALAMA EMEKLİLİK YAŞI 64,4. PEKİ BİZDE DURUM NE?
İlk yazıda da anlattım.
Türkiye’de erken yaşta emekliliğin önünü açan fecaat, 1991 yılında DYP/SHP koalisyonunun aldığı kararla ortaya........
© Haber7
visit website