Kültürümüzün Mütevazı Alpereni: Mehmet Doğan
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 1950’lere kadar bakarsak tarihinden koparılmış, özellikle sağlam Selçuklu ve Osmanlı geleneksel sütunları tahrip edilmiş, manevi dinamiklerimizle ilişkisi kesilmiş bir kültürel atmosferle karşılaşırız. Kültürümüz tamamen Batı kültürünün bir parçası haline getirilmek istenmiştir. O dönem devlet; savaştan çıkmış fakir, fukaranın vergisiyle çok sayıda Batılı yazarlardan tercüme edilen kitaplar basmıştır. Hatta bu konuda o kadar ileriye gidilmiştir ki tiyatro, roman, hikâye ve şiirde Batı’nın en ahlak dışı kitapları bile çevrilerek bize, “medeni” olarak okutulmuştur.
O dönem; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan bütün vatandaşlar, hastalıklı olduğu varsayılarak bir sedyeye yatırılmış, bünyesine Batı kaynaklı eserler enjekte edilerek iyileştirileceği şeklinde muamele yapılmıştır. Yeni kurulan bir devlet olarak ülkemiz, söz konusu otuz yıllık zaman içinde neredeyse tamamen kendi kaynaklarına, eserlerine yabancılaştırıldı. Harf devrimi bu yabancılaşmanın tuzu, biberi oldu.
Uygarlığımıza ait olan sanat müziği, toprağımıza ait olan halk müziği bile tüm iletişim araçlarından uzaklaştırıldı. Hatta o zamanın en önemli yayın mecrası olan radyoda da çalınıp söylenmesi yasaklandı. 1950’lere kadar bir devlet politikası olarak yürütülen bu kültürel yabancılaşmaya karşı çıkanlar da dini değerlere sahip çıkanlar gibi en ağır şekilde, dahası ölümle cezalandırıldılar. Arka arkaya gelen ve devlet eliyle uygulanan bu şiddet ve baskılar sonucunda kendi değerlerine sahip çıkmak konusunda çekingen davranan, hatta korkmuş ve sinmiş bir toplum ortaya çıkardı. 1960 yılında yapılan ve Türkiye’nin bir başbakanı ile iki bakanının asılmasına sebep olan askeri darbe de sonuç olarak bu korku ve sinmenin birkaç kat........
© Haber7
visit website