Yeni müfredat ve sonrası: Mesleki eğitim memleket meselesi
Yeni müfredat onaylandı. Hayırlı olsun! Aslında yazının başlığını, “Yeni Müfredat mı, Gölge Müfredat mı” diye atmıştım. Tam da yazıyı hazırlayıp gönderecekken, Yusuf Kaplan’ın yeni yazısını önümde buldum: Üstad yazar yazısının başlığında “Meslekî Eğitim, Millî Güvenlik Meselesidir!” diyordu. Bunun üzerine yazıya mesleki eğitim konusu ile giriş yapmaya karar verdim ve yazının başlığında değişiklik yaptım. Yazımda yeni müfredatın en büyük engeli olarak gölge müfredatı anlatıyorum. Gölge müfredatı doğuran en büyük amil ise mesleki eğitime değil liseye-üniversiteye odaklı eğitim… Yazımda bu konuya da vurgu yapılması gereğini farkettim.
Pek farkında değiliz ama okullarda Milli Eğitimin müfredatı değil, merkezi sınavların oluşturduğu ikinci bir “gölge” müfredat hükmediyor. Buna “paralel müfredat” diyenler de var.
Geçen gün gölge müfredat üzerine küçük bir inceleme daha yaptım. Tanıdığım öğretmenlere sorular sordum. Aynı site ve binada oturan öğretmen komşularımız var. Komşumuz öğretmenle aramızda şöyle bir konuşma geçti:
-Yeni müfredat hakkında ne düşünüyorsun?
-Müfredat tartışmaları var ama biz okullarda MEB’in müfredatı yerine ÖSYM’nin müfredatını uyguluyoruz büyük ölçüde. Yani gölge müfredat hakim. Üniversite hazırlık kursu gibi çalışıyoruz.
-Niçin, Milli Eğitim Bakanlığı buna nasıl müsaade ediyor?
-Mevcut eğitim sisteminde öğrenciden veliye, okul idaresine hatta yerelde milli eğitim yetkilileri tüm kesimler eğitimi, “merkezi sınav başarısına” endekslemiş durumda. Bu yüzden üzerimizde tüm bu kesimlerin baskısını hissediyoruz.
-Okul idaresi ve mahalli milli eğitim yetkilileri niçin baskı yapıyor?
-Kimse okulda eğitimin amacına ulaşıp ulaştığını merak etmiyor. Herkesin tek derdi okullarının dereceye girmesi. Çünkü bir okul için tek başarı kriteri bu. Bakanlık, müfredat üzerinde çalışma yapıyor ama okullarda uygulanmadıktan sonra en iyi müfredatı da getirseniz ne olacak…
YENİ MÜFREDATTAN BEKLENEN
Peki Gölge müfredatı doğuran şey nedir? Eğitimin felsefesizliği ve taklitçi yapısı bunda baş amil. Bilgi ve sınav (diploma) odaklı bir eğitim hükmediyor. Eğitimin başıboş yapısı (yönlendirme olmayışı) içinde lise ve üniversitenin her girenin mezun olduğu ortamda kimse mesleki eğitime çocuğunu göndermek istemiyor.
Yusuf Kaplan’ın da belirttiği gibi, Bakanlığın “180 günü 200 güne çıkarmak, ve müfredat tekeline karşı adeta “nefes borusu” işlevi gören açık öğretim lisesi imkanlarını kaldırmak gibi yanlış icraatlerş saymazsak genelde olumlu icraatler ve iyi adımlar var. Yusuf Tekin’in başını çektiği ekip gelmiş geçmiş en hazırlıklı, donanımlı ve güzel işlere imza atacak bir ekip. Sistem ve müfredat üzerinde yoğunlaşmaları güzel.”
Yeni müfredattan beklediğimiz şeyi defalarca yazdık: Çocuklarımızı bedeni zevklerin kölesi haline getirerek ruhunu öldüren sömürgeci ve mankurtlaştırıcı eğitim sisteminden kurtarmak... Asıl olan gençlerimizin ideale kavuşturulması, dert ve dava sahibi yapılmasıdır. Dahası başkasına saygı duymayı öğretilmesi ve ahlâki güzelliklerin ve özelliklerin kazandırılmasıdır.
Kaplan yazısında yeni müfredattan beklenen şeyi beş kelimede özetlemiş: Gençleri Batı’ya karşı aşağılık kompleklerinden kurtarmak, ruh, ideal, tevazu ve farklılıklara saygı ahlâk ve özgüven kazandırmaktır. Bunlar eğitim sisteminin olmazsa olmaz ilkeleri.
Yeni müfredat içinde bir çok çelişkiler barındırmış olsa ve kavram kargaşasına boğulmuş olsa da bu meziyetleri kazandırma iddiası taşıyor.
Yusuf Kaplan’ın beş maddede özetlediğini Yeni Müfredat, kendi kavramlarımızı kullanmadığından ödünç ve ithal kavramlarla ancak yüzlerce sayfada anlatabilmiş. Zaten müfredatın en büyük sıkıntısı da onun anlaşılmaması ve kavram kargaşası olacak. Yeni müfredat inşa etmek önemli ama… Daha önemlisi onun anlaşılması ve uygulamaya geçilmesidir. Yüzlerce öğretmeni toplayıp birkaç seminerde bu işin çözüleceği farzediliyorsa büyük bir yanılgı yaşanıyor demektir. İnşallah bu çalışmalar kendi yerli kavramlarımıza geçiş için bir başlangıç olur. Asıl çalışmaların bundan sonra başlayacağını ümit ediyorum.
MÜFREDAT TRENİ
Yeni müfredat treninin hareket etmesi lazım. Ancak önünde engeller var. Yol kapalı. Biz bu yazımızı esasen bu engellere dikkat çekmek için kaleme aldık.
Ziya Selçuk’un TTK başkanı olduğu dönemde başlatılan müfredat çalışmalarını yakından takip eden birisi oldum. O müfredatın hayata geçirilemeyişini ibretle izlemiştim. Daha bir çok MEB projesi gölge müfredat sebebiyle hayata geçirilemedi.
Müfredat hakkında her kesim değerlendirmelerini sundu. Peki bu süreçte Maarif Platformu ne yaptı? Hemen her kesim müfredatı Türk Eğitim Sistemi bütünlüğünden izole şekilde tek başına ele alırken Platform, müfredatın, bu bütünlük içinde ele alınmasına vurgu yaptı ve sistemle ilgili birçok sorun dururken müfredatın tek başına çözüm olmayacağı konusuna dikkat çekti.
Batı eğitiminin paydaşı olmak istemeyen ve bunu maharet zannetmeyen Milli Eğitim Bakanlığı yönetimi ve bürokrasisince atılan cesur adımları elbette destekliyoruz Maarif Platformu, cismi burada ve ama zihni başka coğrafyalarda olan sömürgeci kafaların çizdiği, içeriğini oluşturduğu eğitime karşı bir duruş sergiliyorsa bu duruşu elbette ki destekleyecektir.
Bugün bir çok kesim çağdaşlık, bilimsellik denilen süslü sloganlarla yeni müfredata karşı çıkıyor. Biliyoruz ki çağdaşlık bizim için Avrupalıların kurduğu ve bizim hayat gerçeklerimizi ters yüz eden bir tiyatrodur. Bize göre, yeni müfredat ve ders kitapları, bu........
© Haber Vakti
visit website