menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin önündeki en büyük engel: Müfredat tekeli ve ortak müfredat

11 0
18.09.2024

Bakanlık müfredat değişim çalışmaları ile bir başlangıç yaptı. Dikkatler ve beklenti milli eğitimdeki asıl reformlara dönmüş bulunuyor. Eğitim bilimci Burhan Akpınar hocanın da ifade ettiği gibi Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ve Yeni Müfredat bir çok bakımdan ilkleri barındırıyor. Bunların bir kısmını şu şekilde sıralayabiliriz:

(1)Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, felsefe ve teorik arka planı ile amacı ve kavramlarıyla, eğitimin “maarifleşmesi” yoluna bir ilktir. (2) Evrensel bir olgu olan K-12 Beceriler Seti ile ülkemizin insan profilini buluşturan yapısıyla, milli-evrensel dengesi bakımından bir ilktir. (3) Metinlerindeki, yerli ve yabancı bilim insanı referansları dengesi bakımından bir ilktir. (4) Ezber yerine beceri temelli anlayışını getirmesi bakımından bir ilktir. (5) Müfredatın, herkesi vasatta birbirine benzetme problemini, zenginleştirme ve farklılaştırma yaklaşımıyla aşmaya çalışan bir ilktir. (6) Eğitim ile ahlakı aynı kapta (erdemli ve yetkin birey) sunma bakımından bir ilktir. Örnekleri çoğaltılabilecek olan bu ilklere yönelik Millî Eğitim Bakanlığının, büyük emek ve çaba ile ortaya koyduğu bu değişim projesine, derdi millet ve davası maarif olan herkes ve kesimin sahip çıkması gerektiğine inanıyoruz. Bu sahip çıkma Bakanlık ve hükümet kadar, çocuklarımıza ve geleceğimize de sahip çıkma anlamı taşımaktadır. (https://www.youtube.com/watch?v=kJFDXUiMZPA&t=180s).

Yukarıdaki sıraladığımız ilkler eğitimimizin geleceği açısından ümit vermektedir: Çünkü Bakanlık Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin (TYMM) “erdemli ve yetkin birey” hedefiyle, müfredatın felsefi sorununa, milli bir dokunuş yapmıştır. Ayrıca tek tip müfredat problemine, müfredata eklenen “farklılaştırma ve zenginleştirme” ile dokunarak kısmen de olsa çözüm sunmuştur. TYMM’nin bütüncül yaklaşımı da, bireyin zihin, kalp, beden ve ruh bakımından dengeli gelişimi için önemli bir fırsat sunuyor. Müfredata eklenen sosyal duygusal gelişim ise, milli kimlik inşası için kapı aralıyor.

Tabi ki sorun şurada: Bu müfredatı felsefi duruşuna uygun ve doğru olarak uygulayabilecek miyiz? Tabi ki bu konuda sorumluluk büyük ölçüde öğretmenlere düşüyor. Öğretmenler modeli konumuna uygun şekilde tatbik edebilirlerse eğitim sistemimiz, kadim sorunları çözüm yoluna girebilir. Yani; eğitim teorik ağırlıklı olmaktan kurtulabilir. Yine eğitim merkezi sınavlara payanda olmaktan çıkabilir ve merkezi sınavların gölge müfredatlarından kurtulabilir. Böylece öğrencileri aynı sepete koyma gibi problemleri hafifleyebilir. Bunun için bakanlığın iradesi ve cesareti kadar, öğretmenlerin bu müfredatı bilmesi, benimsemesi ve tatbik etmesi önem taşımaktadır. Bu açıklamalarımızla esasen daha alınması gereken çok daha büyük mesafeler bulunduğunu söylemek istiyoruz.

Müfredat yapılanmasında ve modelde asıl beklediğimiz dönüşüm yapıldı mı? Biraz sonra söyleyeceğimiz sözü en başta söyleyecek olursak Bakanlığın müfredat çalışmalarında eksik bıraktığı husus çalışmaları tek bir müfredat üzerinden yürütüyor olmasıdır. Halkın, piyasanın, çağın ve ebevenylerin talebine göre müfredatın yapısını esnekleştirip çeşitlendirme ihtiyacı görülmemiştir. Bu çocuklar devletin olduğu kadar, anne-babanın da çocuğudur. Tek tip müfredattan çoklu müfredata niçin geçmiyoruz? Milli Eğitim Müdürleri/rektörler,

Valilik ve kaymakamlıklar/ Belediyeler başta olmak üzere ilin, ilçenin hatta kimi okulların kendi müfredatını yapabilme yetkisini artırmaktan niçin kaçınıyoruz? Öğretmene ve idarecilere güvenmekten niçin imtina ediyoruz?

Müfredat tekeli ve katı yapısından dolayı ülkemizde ev okulu gibi uygulamalara bile imkan bulamıyorsunuz. Örnek diye bize gösterilen Batı ülkelerine ve ABD’ye bakıyorsunuz, karşınıza çoklu müfredatlar ve müfredat çeşitliliği çıkıyor.

Tek Müfredat Yerine Esnek Müfredat

Bakanlık müfredat değişim çalışmaları ile bir başlangıç yapmıştır. Dikkatler ve beklenti milli eğitimdeki asıl reformlara döndü. Ancak yine görüyoruz ki tek bir müfredat üzerinde yoğunlaşıyoruz. Halkın, piyasanın, çağın ve ebevenylerin talebine göre müfredatın yapısını esnekleştirip çeşitlendirilmesini bekliyoruz. Çünkü bu çocuklar devletin olduğu kadar, anne-babanın da çocuğudur.

Hukuk alanındaki normlar hiyerarşisi gibi (Anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik) MEB’inde ülke genelinde müfredatın ilkelerini belirlemeli. Her ilin (ilçenin) bu ilkeler çerçevesinde kendi müfredatını yapabilmesine müsaade etmeli. Örgün eğitim dışında da bir müfredat hazırlamalıyız. Anne babanın müfredat üzerinde yetkisini, çocuğunun eğitimi üzerinde katkısın artıralım mesela ev okulu müfredatını hayata geçirelim. Dünyada birkaç okulun bir araya gelerek müfredat geliştirdiği bilinmektedir.

Ne yapabiliriz?

Öğrencinin 12 yılını adeta ipotek altına alan mevcut sistem, ne öğrenciye ve ne de ebeveynlere ne öğrenmek istediği konusunda söz hakkı vermemektedir. Ders kitapları da bu minvalde geliştirilmektedir. Hâlbuki başarılı eğitim sistemleri müfredatın olabildiğince esnek olmasını öngörür. Müfredat belirlemede Finlandiya örneğinde olduğu gibi öğretmen ve öğrenciyi tamamen özgür bırakan sistemler de vardır. Nitekim Finlandiya eğitim sistemi Avrupa Birliği ülkelerinin en başarılı eğitim sistemidir (SAT kriterlerine göre). Bu........

© Haber Vakti


Get it on Google Play