Yediğimize, içtiğimize dikkat edelim
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi. Bakın yemeden, içmeden, teneffüs etmeden yaşayamayız.
Evet, zor günler kapıda. Şimdiden kendimizi o zor günlere hazırlayalım. Ama dikkat: Yediğiniz, içtiğiniz, soluduğunuz herşeyher şey zehir. Hava, su, toprak kirlendi. Size görünen çöplerden söz ediyorlar. Akıllı evler, akıllı şehirler, akıllı işyerleri, size “akıllı” diye verilen her şey radyoaktif kirlenme sebebi. Eliniz, yüzünüz, cebiniz kirli. Ve bu kir elinizi yıkamakla da temizlenmiyor.
İnsan aslında her nefes alışverişte biraz daha ölür. Oksijen yaratmaz, yaşatan Karbondur. Oksijen Karbonu okside eder, çözer ve siz onun içindeki enerji ile hayatınızı sürdürürsünüz.
İlaçlarla, o gıdalarla zehirleniyorsunuz. İlk sonuç doğmayan bebeklerinizi öldürüyorlar. Siz Gazze’de öldürülen bebekleri görüyorsunuz, oysa siz de yedikleriniz içtiklerinizle, o ilaçlar, kozmetikler, hayat tarzınız, 5G’lerle, Chemistraillerle kısırlaştırılıyorsunuz. Dahası hasta ediliyor ve öldürülüyorsunuz. Bizim halimiz Gazze trajedisinden daha hafif değil, Modern hastaneleriniz olması ve oraların vurulmamış olması bir şeyi değiştirmiyor. Yoğun bakımlarda ölenler yine sizlerseniz, belki o kadar kan görmüyorsunuz ama, daha çok öldürülüyorsunuz bunu bilin.
Gazzeliler acından ölüyor, sizi-bizi yedirip içirerek, ilaçla, kozmetikle, intihar ettirerek, terörle öldürüyorlar, öldürtüyorlar.
Aslında Gazze savaşı aynı savaşın sıcak cephesi. Ve Satanist Pedefolik Siyonistlerin bu savaşı, insanlığa karşı bir savaş ve ne yazık ki, insanların özellikle siyasilerin, STK’ların, akademisyenlerin, iş adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin çok büyük bir bölümü, düşmanlarının safında onlarla iş birliği içindeler. Bunun tabii sonucu olarak, “Ol mahiler ki derya içre’dir de deryayı bilmez”. Buyurun sizi hali pür melalimiz. “Devlet garantili” cinayet. “Helal” sertifikalı. FDA onaylı. Yasa ve yönetmeliklere uygun. Sağlık Bakanlığı ve Gıda Tarım onaylı. Hijyenik, çağdaş, bilimsel, mevzuata uygun. Yeter ki ölün, öldürün! Bu yöntem de terörden de savaştan da daha dehşet verici ama, görmeyesiniz diye gözünüze perde çekildi. Chemistrail’i bile seçtiklerinize, atanmışlarla, Cemaat önderlerine, bilim adamlarına, görmeyen, duymayan, bilmeyen media’ya anlatamazsınız. Çünkü o şekilde EĞİTİLDİLER!
Şimdi konumuza gelelim: Tüm dünyada nüfus gerilemeye başladı. Gençler evlenmiyor. Evlenenler boşanıyor. Devam eden evliliklerde özellikle karı koca çalışıyorlarsa, çocuk yapmıyorlar. Devam eden evliliklerde mutluk katsayısı çok düşük.
Gıda, ilaç, kozmetik, spor bir yandan çocuk yapma kapasitesini azaltırken, doğan çocuklar fiziki, biyolojik olarak psikolojik olarak sağlıksız, prematüre ya da sakat doğumlarda artış var. Zaten çocuklar aileye ait değil artık. Ana okulunda ana yok. Gündüz bakım evlerinde çocuk annesinden uzak yaşıyor. Toplumsal cinsiyet ve cinsel kimlik çok erken yaşlarda sorun olmaya başlıyor. Hormonal bozukluklar bundan sonra daha fazla sorun üretecek. LGBTI ın yaygınlaşması zaten bu açıdan ciddi bir sorun.
Aslında normalimiz böyle olmalı. Gıdaların pahalılığından, sağlıksız olmasından şikâyet ediyoruz. Gelin beslenme alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirelim. Mesela, Hz. Davud (as)nin yaptığı gibi, bir gün oruç tutup, bir gün yiyebiliriz. Oruç tutmadığımız gün de iki öğün yiyebiliriz. Eğer başlangıçta acıkırsanız, öğle öğününü, mevsim sebze ve meyveleri ile, işlenmemiş gıdalarla geçiştirebilirsiniz.
Yemek yerken şuna dikkat edelim: tatlı türü yiyecekleri ve meyveyi mesela yemekten önce yiyelim. Bu konuda ezber bozalım. Bal, pekmez yiyin ama Şekerli bir şey yemeyin. Endüstriyel gıdalardan uzak duralım. Tek öğünde iki hayvansal gıdayı mümkün olduğu kadar yemeyelim. Sucuklu yumurta ya da tereyağında yumurta, koyun eti yanında inek sütünden ayran mesela, ya da keçi peyniri, koyun peyniri bir arada.. Urfa, Diyarbakır, Van mutfağında, o bilmem kaç çeşit gıdayı aynı anda yemek hiç sağlıklı bir şey değil. Ona “Halil İbrahim Sofrası” diyemezsiniz. Hz. İbrahim cömertti, ikramı boldu ama böyle bir sofra kurmazdı. O da tek tip beslenirdi. Bu İbrahimi gelenektir. Hz. Muhammed (sav)da bu geleneğe bağlı kaldı.
Aslında suyumuz klorlu, ekmeğimiz Glutenli. Birçok gıdada bir çok katkı maddesi, raf ömrünü uzatmak için kimyasal koruyucular, tat, koku ve renk için, lezzet artırıcı sağlığa zararlı bir........
© Haber Vakti
visit website