Şirk@okrasi
“Eskiden yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı!” Şirk@okrasi diye yazılır “Şirketokrasi” diye okunur. Bunu ister “Şirk”le ilişkilendirin, ister “Şirket”, sonuçta “Krasi”de artık İNSAN 2 sonrası yönetim ve piyasanın kontrolü yapay zeka’ya verilince, “NESNEleştirilen İnsan”a bir şey kalmıyor. İnsan “Tanrı” olacak ya, herkes her şeyin sahibi olunca kimsenin özel mülkiyeti olmayacak. Bu durumda vergi de yok. Ama işte insan tanrı olunca bu kollektif ŞİRK’e dönüşmüş olmuyor mu? Anlayacağınız “Biyolojik insan” yok ise “Demos”da yok artık. GENOM diye tanımlanan NESNE BİREY’ler var. İşçisi patronu fark etmiyor, kimi ekmek, kimi pasta peşinde koşuyor. En büyük parti “Ekmek partisi”. Bu partide ekmek oltaya takılan yemdir aslında. Sloganları da belli: “bastır parayı, ne istersen o olsun”. Bu piyasada para konuşunca herkes susar. İnsanları paraları kadar konuşurlar.
Medya onların elinde sonunda. Arkada birileri bekler, bir elinde havuç, öteki elinde sopayla, “hangisini yersen” diye. Sonuçta “Parayı veren düdüğü çalıyor”. Aslında o çalma ustasıdır. Kaval da çalar, davulda. Parada çalar, umud da, hayal de çalar. İşler yolundaysa, “al gülüm-ver gülüm” Alan memnun veren memnun. İşte o zaman “selam verirsin de, rüşvet değildir deyu almazlar” tenezzül edip.
Hırsızlara çok yüklenmeyelim. “Bir hırsız bir bağdan bir bostan çalar da, rüşvet alan biri bir bostan karşılığı bir bağı satar” derler. Bunun siyasetçisi, bürokratı, iş adamı yok. Şeytan üçgeni kurulmuşsa bir yerde, o alanda din, ahlak, namus, adaletten söz edilmez. Bu üçgenin içindeki kara delik herşeyi yutar ve Şeytan o delikte bekler insan oğullarını oradan çekip cehenneme fırlatmak için. Bu işler olurken bu Şeytan üçgeninin önündeki ekranda, artırılmış sanal gerçeklik görselleri ile liderler, şeytanlar size yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat için çağrıda bulunurlar. Siz cennet hayali peşinde koşarken aslında kaçtığınız şeye doğru koşmuş olursunuz. Zaten bugün ŞİRK yerine ŞİRKET deyin değişen fazla bir şey yok.. Şirk toplumu sonuçta adaleti gözetmeyen, akılsız bir çıkar topluluğudur.
Bu geçiş döneminde zaten bugün devletler şirketleri değil, şirketler devletleri yönetiyor. Devletlerden daha zengin şirketler var ve bunların bazıları kendi paralarını kendileri üretmeye başladı. Aslında bu kirli pazarda herkes birbirini kullanıyor, birbirini kazıklıyor. Ama asıl kazıklanan halk olduğu için bütün kayıplar sonuçta onların hesabına yazılıyor. Kazanımlar için bu iki vurguncu taife arasında paylaşılıyor.
WinWin.. Kazan kazan. Şirketler siyaseti fonluyor, Siyaset de şirketleri. Ne güzel geçinip gidiyor. Yönetenler ve zenginler Sadist, onu biliyoruz, biri paranın değeri ile oynuyor, karşılıksız para basıyor, vergileri ve faizi artırıyor, kendi adamına vergi affı getiriyor, düşük faizli kredi veriyor, bir yerde, bir şekilde anlaşıyorlar. Ama halk bu Mazoşist olmayla ilgili rolüne alışamadı.(!?) Onlar biraz Mazoşist olsalar, mutlu olacaklar ama beceremiyorlar işte. Bu Hedonist Mütrefinler takımı “Dertleri zevk edindim bende neşe ne arar” diyemiyorlar. Aslında onlar, ötekilere özeniyor, imreniyor, onların rolünü çalmak istiyorlar. Onlar da vermiyor, ortak da kabul etmiyor, o zaman kriz çıkıyor. “Toplumsal barış” için az sayıda Sadist’ten çok sayıda Mazoşist’e ihtiyaç var. VIP ve CIP’ler Sadist olacak, o Demos dediğini ahali de Mazoşist olacak.. Bu toplumsal denge kurulamayınca, toplumsal barış........
© Haber Vakti
visit website