Bu kader benim kaderim
İnsanların çoğu, sabretmiyor, şükretmiyor ve haksızlıklara karşı direnmiyor. Allah (cc)’nin kendileri için “takdir” ettiği kader’den razı değil. Hep rızık, makam ikram olarak daha fazlasını istiyorlar da, ne istediklerine kavuşmak için yeteri kadar akıllı, ne yeteri kadar bilgili ve ne de yeteri kadar cesurlar.
Zengin-fakir, bir çok kişinin sahip oldukları şeyler akıllarından ve imanlarından fazla.. Kimi helal kazanmıyor, kimi helal şekilde harcamıyor, kiminin her ikisi de umurunda değil. Ama onlar sağlıklı , mesud ve güvende olmak istiyorlar. Onlar bilsinler ki, haram mal ve makamla saadet olmaz. Allah (cc) cahil ve zalim bir topluluğa hidayet vermez. Haram para kasada durduğu gibi durmaz. O bütün kullarını “malları, canları ve sevdikleri ile kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.” Kimse rızkından az ya da çok yemeyecek, kimse ecelinden önce ya da sonra ölmeyecek, kimsenin Kaderin başka bir kaderi yok.
Herkes başlarına gelen şeylerin, başkalarının yaptıklarının sonucu olduğunu düşünüyor. Sebeb Ey! En büyük sebeb, sebebler’in sebebi Rahman ve Rahim olan Allah’tır. Onun alemleri kuşatan iradesidir. Sebeb’ler aleminde, beden gözü ile baktığınızda İlahi İradenin tecellisi olarak baktığınızda gördüğünüz budur. Oysa rıza ve imtihan penceresinden baktığınızda, görünen gerçekliğin ötesindeki Hakikat bize başka bir şeyler söyler. Bu alemdeki tecelli, nefsi heva, heves ve azularımızın penceresinden baktığımızda bize şer gibi görünse de Allah (cc) onda hayır murat etmiş olabilir. Hayır gibi görünende de o işin sonunda, dünya ve o işin ahiretteki karşılığı açısından şer olabilir. Önce şunu görelim, anlayalım ve kabul edelim ki, bu dünyada sahib olduğumuz ve sahip olmayı arzuladığımız halde gerçekleşmeyen her şey bir imtihan vesilesidir. Bu “iman” ile baktığımızda mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizin bizim için bir fitne yani zor bir imtihan vesilesine dönüşebileceğini düşünmemiz gerekiyor.
Hz. Yusuf’un suçu ve günahı neydi ki, kardeşleri tarafından kuyuya atıldı. Belki de 7 yaşlarındaydı. Onun suçu ve günahı neydi ki, onu köle pazarında sattılar. Onun hayatı hep 7’lerle hikaye edilir. Kader’e bakar mısınız, Kölelikten Sarayda müşavirlik makamına yükseldi. Oysa aslında ona iftira edeceklerdi. Suçu, günahı neydi ki, iftiraya uğradı da 7 yıl zindanda kaldı. Sonra çıktı, bu defa Saraya vezir oldu. Yusuf hep aynı Yusuf’tu bedenen ama çileler onu yıldırmadı, daha da olgunlaştırdı. Yusuf yine aynı Yusuf’tu da, 7 yıl bolluktan sonra, 7 yıl da kıtlıkla imtihan oldu. “7 Yıllık bollukta yaptığımızı yine yaparız, bizim yönetimimizde kıtlık olmaz” demedi. O biliyordu Allah’ın insanları “artırarak ve eksilterek imtihan edeceğini”. O biliyordu, toplum hayatındaki tecellilerin sadece yöneticilerin tasarrufunda olmadığını, toplumun liyakatı olmazsa, başlarındaki kişi bir peygamber ya da eşsiz bir komutan da olsa başarıya ulaşılamayacağını. Kişilerin ve toplumların kader’inin içiçe bir kader olduğunu o biliyordu. Kaderimiz zahir alemde birbiri ile anne-babanız, zevceleriniz, komşularınız, akrabalarınız, ortaklarınız ve arkadaşlarınız ve düşmanlarınızla içiçe gibi gözükse de, nasıl bütün insanlar birbirine benzese de, biz parmak uçlarımızda işaretlendiği gibi tek, biricik yaratıldık. Kaderlerimiz de öyle. Dostlar ve düşmanlar hepsi kaderimizin ayrılmaz bir parçası. Melekler, cinler ve Şeytan’lar da öyle. İçimizdeki ruh ve nefs, can ve akıl da öyle.
Onun için şöyle olmasaydı böyle olmazdı, şöyle oldu da onun için böyle oldu, demeyin.. Bu söz Şeytandandır. Olan şeyler zahir alemde imtihan gereğidir. “Şeytan olmasaydı, hepimiz Cennette olurduk”. Ama o zaman insan olmazdık. Sahi, babam kız olsaydı, ben kim olurdum? Doğduğunuz zamanı, mekanı, ana-babayı, derinizin rengini, cinsiyetinizi siz mi seçtiniz. Peygamber evinde doğsaydınız cennete gideceğinizi mi zannediyorsunuz. Yusuf’u kuyuya atanlar kardeşleri idi. Ya Yusuf’u kuyuya atanlardan olsaydınız, ya da Yusuf olmayı kabul etme konusunda hazır mısınız. Hz. İbrahim’in oğlu olmak ister miydiniz.. Babanız sizi kurban etmek isteseydi kabul edecek miydiniz. Anneniz Haacer annemiz gibi davranabilecek mi idi. “Turistik Hac”(!?) yapanlar........
© Haber Vakti
visit website