NEDENLERİN İZİNDE (42)
EMENET EHLİNE VERİLMEZSE NE OLUR?
Bir toplumun çöküşü çoğu zaman savaşla değil, sessiz bir biçimde toplumu ayakta tutan değerlerin erozyonuyla başlar. Bu erozyon için önce “önemli değil” denir, sonra “ bir seferlik hatayla bir şey olmaz, denir. Ardından herkes böyle yapıyor, başka çare mi var” denir. Yavaş ve derinden liyakatin yerini sadakat, akrabalık, cemaate bağlılık, partizanlık alır. Zaman içerisinde devletin damarlarında dolaşan adalet kanı çekilir, önce toplum ardından da devlet çöker, yıkılır, yok olur.
Kur’an-ı Kerim, Nisa Suresi 58. ayetinde açıkça: “Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder.”, denmektedir. Bu sadece bir ahlak öğüdü değil, bir devlet yönetimi ilkesidir. Ehil olanı göreve getirmek, tercihten öte bir sorumluluktur. Peygamberimiz (s.a.v): “İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekleyin.”, demiştir. Daha ne densin… Demek ki liyakat sadece dünyevi bir düzen meselesi değil, uhrevi bir vebaldir. İş, ehline verilmediğinde düzen bozulur; adalet zedelenir; milletin güveni yıkılır.
Bugün Türkiye’de en büyük dert; işi ehline değil, yakına, yandaşa, partili olana vermekle başlamış ve sürdürülmektedir. Bir kadroya girmek için torpil aranıyorsa, bir mülakatta “kimin referansı” diye soruluyorsa, bir atamada “liyakat mı, sadakat mi?” tartışması yaşanıyorsa, bilin ki o devlet artık kendi ayaklarına kurşun sıkıyordur.
Liyakatsizlik sadece adaletsizlik doğurmaz; aynı zamanda vasatlığı........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein