Kalan doktorlar bizimdir!
Nerede olursa olsun, doğal ya da insan eliyle yaratılan bir afet anında, hekim olarak ilk işi, ivedi olarak olay yerine gitmek ve yaralılara yardım etmekti.
Çünkü hekimdi, çünkü tıp doktoruydu, çünkü tabipti. Biliyordu ki yeri, öncelikle afet alanıydı. Ve biliyordu ki işi, o alanda acil sağlık ve kurtarma çalışmalarına katılmaktı.
Dil, din, ırk, yaş, cinsiyet, sınıf, düşünce ayrımı yapmadan, acil sağlık ve kurtarma ihtiyacı olan herkese yardım etmekti. Bunun için mesleğe başlarken yemin etmişti.
Bu yüzden afetlerde hekimlerin yaşaması çok önemliydi. Bir hekimin kurtulması, onlarca yaralının kurtulması demekti.
Bu anlamda tüm mesele afet anında sağ kalabilmekti.
Daha doğrusu güvenli bir yerde yaşayabilmekti.
Eğer bir hekim güvenli bir yerde yaşamıyorsa insanlara nasıl yardım edebilirdi?
Hekimler nerede barınmalıydı?
Sağlık kuruluşlarının etrafında kurulu lojman denilen yerde yaşamak mı önemliydi? Yoksa yerin bir önemi olmayıp rasgele, depremde ne olacağı bilinmeyen bir evde mi yaşamalıydı?
Afet sonrası sağ kalması şansa mı kalmalıydı?
Mesela, 6 Şubat 2023 depreminde yüzlerce hekim, depreme dayanıklı olmayan evlerde yaşamını yitirmişti. Bir o kadar hekim de yaralanmıştı. Sonuçta yüzlerce hekim hiçbir yaralıya dokunmadan enkaz altında kalmıştı.
Enkaz altında kalan sadece hekim miydi?
Yoksa o kentin ve o ülkenin sağlığı mıydı?
Hekimler enkaz altında ölü ya da yaralıyken,........
© Güneydoğu Ekspres
visit website