menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir Cumhuriyet Aydınına Veda…

14 20
24.03.2024

Son Güncellenme Tarihi: Mart 24, 2024 / 07:00

Cumhuriyet gazetesinde çalışmayı hayal ederek bu işe başlayan her gazeteci gibi, ben de Cumhuriyet okuyarak büyüdüm. Ali Sirmen, Uğur Mumcu benim idollerimdi. Genç bir gazeteci için üstad dediği meslek büyükleriyle tanışmak çok değerlidir. En azından benim için öyleydi. Ali Sirmen ile 2012 yılında Boxer dergisi için yaptığım röportaj için tanıştık. Sonra da ne mutlu ki, Ali Ağabey diyecek kadar yakınlaştık. Dünya tatlısı eşi Mine Abla ile birlikte çay eşliğindeki sohbetlerimiz artık anılarımın kıymetli köşesinde saklı. Bu yazı, benim için bir görev, bu topraklardan iyi ki geçtiniz Ali Ağabey, sizi çok özleyeceğim…

Ali, tek başına oğlunu büyütmeye çalışan öğretmen bir annenin oğluydu. O nedenle 7 yaşında ilkokula Galatasaray Lisesi’nde yatılı olarak başladı. Ama yatılı okumayı hiç sevmedi. O nedenle kafasında büyüyünce şu olacağım gibi şeyler yoktu. Büyüyünce sadece özgür olmak isterdi… Özgür olmayı düşleyen küçük Ali, kaderin cilvesinden midir bilinmez, yazık ki büyüyünce durmadan hapse girecekti…

Yine de gazeteci olacağı çocukluktan belliydi. Daha ilkokulda adı “Işık” olan bir gazete çıkardı. Yıllar sonra bunu ukalalıktan yaptığını söyleyecek, “Okuldan Altan Öymen, kız kardeşi Gülden Öymen ve Örsan Öymen; Öymen Kardeşler diye bir gazete çıkarıyorlardı. Fakat Altan ve Örsan’ın genlerindeki gazetecilik yapısı gereğince evden haberler veriyorlardı, ben herkese okuldan haber verirken. Onun için onların gazeteleri daha haberciydi,” diyecekti.

Ayrıca yine arkadaşlarıyla duvar gazeteleri çıkartırdı, duvara kartondan hazırladıkları gazeteler asılırdı. Bir de “Doğan” adıyla çıkan bir okul gazetesine daha üçüncü sınıfta yazı yazmıştı. Ali henüz ne olacağını bilmese de hayat onu gelecekteki kaderine hazırlıyordu.

Bir Gazetecinin Doğuşu

Üniversitede hukuk eğitimi aldı. Aslında okurken avukat olmayı istiyordu. Paris’e doktoraya gittiği zaman Hulusi Turgut’un aracılığıyla Doğan Özgüden ona Akşam gazetesinin Fransa muhabirliği görevini verdi, böylece 1965 yılında profesyonel gazetecilik hayatı başladı. Bir yıl sonra da dış politika yazarlığına geçti. Akşam’daki ilk yazısı; Eylül 1966’da, ikinci sayfadaki “Dış Haberler ve Yankıları” başlığı altında “Vietnam’da Seçimler” adlı yazıydı. Muhabirliğinin az olmasından hep üzüntü duyacaktı çünkü ona göre de esas gazetecilik muhabirlikti. Bu dönemde politika dışında pek çok konuda da yazdı. Hatta “enginarlar kararmasın diye ne yapmak gerekiyor?” gibi şeyler bile yazacaktı.

Gazeteciliğe başladığında ideali, pek çok gazeteci gibi, Cumhuriyet’te yazmaktı. Ama onun Cumhuriyet’e ilk adım atışı ta çocukluğuna dayanıyordu. Cumhuriyet’in Cağaloğlu’ndaki konağına ilk gittiği günü hiç unutmayacaktı: Yıl 1950 idi, Ali ilkokuldaydı. “Kore’de Mehmetçik” diye bir şiir yazmış, öğretmeni de bu şiiri çok beğenerek Cumhuriyet’e vermesini söylemişti. O konağa girdiğinde aklında iki şey kalmıştı, merdivenler mermerdendi, solda da kapıcılar duruyordu. Küçük Ali onları müdür zannetmişti. İkide bir burnunu çekiyordu çünkü yanına mendil almamıştı, şiirini müdür sandığı kapıcılara verdi, gitti… Bir gün Cumhuriyet gazetesinin çınarı olacağından elbette habersizdi. Ama o güne biraz daha zaman vardı.

12 Mart döneminde de 1971’de Akşam’da çalışırken de hapse girdi. Hapisteyken İlhami Soysal’la ikisi gazeteden atıldılar. Hapisten çıktıktan sonra askere gitti. Sonra Yeni Ortam’da dış politika yazıları yazmaya başladı. Cumhuriyet’te Mehmet Barlas’tan boşalan yer olunca, bir gün Nadir Nadi Ali Sirmen’i görüşmeye çağırdı. Bu davetle havalara uçmuştu. Nadir Bey, “Yazılarınızı okuyorum, bizimle çalışır........

© Gazete Pencere


Get it on Google Play