Kamil Tekerek yazdı: Kıyam ve cihat, Şeyh Sait ve IŞİD
Şeyh Sait gündeminin son bir haftadır parlaması ve sıcaklığını koruması tesadüf değil. Sermaye sınıfının ve iktidarının yönelimleri açısından da şaşırtıcı olarak görülmemeli ve nereden çıktı bu denilmemeli.
Meseleye dair farklı cenahlardan farklı değerlendirmeler gelse de, Türkiye sosyalist hareketi bu meselede bütünlüklü ve sağlam bir duruş sergileyebilmiş durumda değil. Oysaki, laikliğin bu kadar büyük bir saldırı altında olduğu bir dönemde solun daha güçlü bir çıkış yapması gerekirdi.
Meselenin özüne dönersek Diyarbakır’daki kayyım yönetiminin inisiyatifiyle bir bulvara Şeyh Sait adının verilmesi ve bunun bu şekliyle lanse edilmesi sermaye devleti açısından bir tercihtir. Bu tercihin bir dizi boyutu bulunuyor.
Bunlardan birincisi, Cumhur İttifakı’nda cisimleşen gerici-faşist iktidarın İkinci Cumhuriyet’i konsolide etme arayışıdır. Özü Türk-İslâm sentezine dayanmaktadır.
İkincisi, Cumhuriyet’in 100. yılında bu adımın bu şekilde atılması tam anlamıyla Türkiye için nasıl bir gelecek tahayyül edildiğinin göstergesidir. Üzerinden bir yüz yıl daha geçse aynı mantıkla Cumhuriyet’le hesaplaşacaklarını tahmin edebiliriz.
Üçüncüsü, AKP’nin HÜDA-PAR’a diyet ödemesidir ki, bunun kendisi ülkemizdeki ilerici güçlere açılmış en büyük savaşın göstergesidir. Çünkü HÜDA-PAR şeriatçıdır ve aynı zamanda kontrgerilla örgütlenmesidir, gladyonun bir parçası olduğunu düşünmemek için bir neden bulunmuyor.
Dördüncüsü, sermaye devletinin Kürt siyasi hareketini kıskaca alma ya da farklı bir pencereden bakarak söylersek Kürt siyasi hareketi ile rezonansa girme arayışıdır.........
© Gazete Manifesto
visit website