Anahtar Kelimeler (Tâtil)
Tâtil, hep olsun, hep sürsün, hiç bitmesin istenen bir sürecin karşılığı olan bir kelime. Bayram tâtili,
resmî tâtil, hafta sonu tâtili ve hatta kar tâtili diye nice tâtil var hayâtımızda. Öğrencilerin en sevdiği
gün Cuma günü, çünkü ertesi gün okul yok, yâni hafta sonu tâtili. Sanki Pazartesi’den Cuma’ya okula
gitmenin amacı, Cumartesi ve Pazar günleri tâtil yapabilmek. Jules Verne’nin “İki Yıl Okul Tâtili” adlı
çocuk romanı her çocuğun fantezi dünyâsına hitap eden şeyler anlatır. Hadi öğrenciler çocuk yaşta
oldukları için böyle düşünüyor. Peki iş hayâtındaki yetişkinlere ne demeli? Onlar da en çok Cuma günü
ve en az Pazartesi günü sevmiyor mu? Cuma ya da Pazartesi günü resmî tâtil olsun da “Uzun hafta
sonu” tâtili yapalım diyenler bu yetişkinler değil mi? Oysa üniversite dâhil on altı sene okumak için en
güçlü dürtümüz “işe girmek”. Ama işe girince de en çok istediğimiz şey tâtil yapmak.
Modern hayat anlayışının getirdiği çalışma şartları ve eğitim sistemi, tâtil kavramını da berâberinde
getirdi. Sanayi öncesi dönemde ne hafta sonu tâtili ne de yıllık izin vardı. Kimlerin kaç yaşında okula
gideceğini, okulun ne zaman başlayıp ne zaman biteceğini de sistem değil, insanlar iklim ve coğrafî
şartları dikkate alarak tâyin ederdi. O kadar ki, zorunlu eğitim diye bir şey yoktu ve insanlar
“öğrenmeme hakkı”nı kullanacak kadar özgürdü.
Bu bağlamda ele aldığımızda tâtil, vazgeçilen özgürlükleri telâfi etmek için yapılan kontrollü bir
kaçamaktır. O kadar sevdiğimiz teknolojiyi bize sağlayan sanayi, bir tarla dolusu çiçeği elimizden alıp
onun yerine elimize plastik çiçekler tutuşturarak kendimizi avutmamızı istiyor.
TÂTİL KÜLTÜRÜ
Tâtil kelimesi, atâlet ile aynı kökten geliyor. Tembellik, uyuşukluk, gevşeklik, boş boş oturma, işi gücü
olmama anlamlarına gelen atâlet, aslında tâtilin hiç de matah bir şey olmadığını anlatıyor. Atâlet
kelimesinin sıfat hâli de “âtıl”; yâni tembel, uyuşuk, işsiz güçsüz, aylak anlamlarına geliyor.
Psikoloji bilimi atâleti insanın değişimden rahatsız olması ve belirli bir şeye saplanması olarak
tanımlıyor. Buna “konfor alanı” da diyebiliriz. Yâni ister iş hayâtında olsun ister eğitimde olsun, tâtil,
kişide değişeme karşı tepki gösterme dürtüsünü besliyor. Yâni tâtil kültürü, bir açıdan insanların tâtil
yapma şekline karşılık gelirken başka bir açıdan bakıldığında ise insanlardaki tâtil istediği,........
© Gazete Damga
