Hangi “Taraftan” Olmalı?
Geleneksel toplum (köy/feodal/cemaat/göçebe) üyelerinin, kendi güvenliklerini koruyup kollayabilmeleri için içinde doğdukları/ait oldukları topluma sıkı sıkı bağlanmaları gerekir. Çünkü kendi dışlarındaki/öteki aidiyetler her daim tehdit unsuru olarak görülür. Olası tehditlere karşı tedbirli olmak adına asabiyet düşüncesi içgüdüsel olarak devreye girer. Bu düşünüş bir açıdan en doğal güvenlik refleksi, yani varoluşsal bir tavırdır.
Bu yapılarda üst düzey ahlaki ilkeler belirleyici unsurlar olarak görülmez. Ahlaki normlar o yapının kendi içinde ürettiği ve kendini bağlayan değerler olarak kabul edilir. Lakin ilerleyen dönemlerde, hukukun esas alındığı devlet mekanizmasının ortaya çıkmasıyla birlikte taraflılık hali bir zorunluluk olmaktan çıkıp, daha ilkesel/soyut, evrensel bir anlayışa doğru evrilmeye başlar.
Bireyler şehir(medine) sosyolojisinin yaşam parametrelerine kendilerini(zihinlerini) entegre etmek zorundadırlar. Çünkü artık ilişkileri belirleyen ve daha çok temel güvende/yaşamda kalmayı sağlayan ana unsurlar, üst örgütlenme yani devletin görevi haline gelmiştir. Eğer zihinler yeni yapıya (yani yasalara) uyum gösteremeyip, sergilenen davranışlar eski(feodal/cemaat) formunda devam ederse, modern ilişkiler ve buna ait kurumlar tam anlamıyla fonksiyon icra edemezler.
Örneğin, demokrasinin vazgeçilemez unsuru olan siyasi partilerin yöneticileri/yönetme erkine talip olanlar ve bu yetkiyi elde edenler, tutum, davranış ve kararlarında daha dar/yerel/duygusal ilişki formuna devam ederlerse, içerik olarak isim değiştirmekten başka hiçbir ilerleme görülemez,. yurttaşların demokratik (birbirinin tercihine saygılı olma, ortak yaşam kültürü oluşturma vs.) kültürü gereği gibi yaşamaları pek mümkün olamaz. Bölge, şehir, aşiret, cemaat, tarikat yani feodal ilişkilere yönelik taraf olma hali, modern biçimde devam eder gider. Ayrıca, bir açıdan toplumun algı/kabul dünyasına göre politika üretilmek zorunda kalındığı için, o toplum sürekli olarak (eğer zihni bir eşik atlayamaz ise) eski sosyolojinin değerleri üzerinden maniple edilir ve daha yüksek bir yaşam standardına hiçbir zaman ulaşamaz.
Gelelim günlük yaşam içerisindeki taraf ve tarafgirliklerimize…
Geleneğimizde, “taraf olmayan bertaraf olur” diye bir deyiş vardır. Bu deyiş daha çok, kendisi bir taraf (düşünce/parti/dinsel yönelimlere bağlı örgütlenmeler) olanların önce kendilerinin dahil olduğu örgütlenmeyi kutsamalarıyla birlikte, kendi tarafında olmayanları kendi taraflarına çekmek için sarf ettikleri, daha iyimser düşünceyle........
© Fikir Coğrafyası
visit website