İktidar risk mi aldı, mecbur mu kaldı?
Mecliste kurulan ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun CHP’nin katılmadığı oylamada İmralı’ya gitme kararı almasının ardından AKP, MHP ve DEM Parti temsilcilerinden oluşan heyet Öcalan ile 24 Kasım’da görüştü. Kuşkusuz Pervin Buldan ve Mithat Sancar’dan oluşan ‘İmralı heyeti’yle Öcalan ile görüşmeleri yürüten DEM Parti’nin yanı sıra iktidar blokunun iki temsilcisi AKP’li Hüseyin Yayman ve MHP’li Feti Yıldız’ın Öcalan ile görüşmesi, siyasi muhataplık bakımından atılmış önemli bir adım oldu. Bu nedenle sürece karşı çıkanları saymazsak yapılan değerlendirmelerin büyük bir bölümü iktidarın cesur bir adım attığı ve büyük bir risk aldığı konusunda birleşiyor.
Peki, iktidar gerçekten risk mi aldı?
Konuyla ilgili siyasi değerlendirmeye geçmeden önce geçtiğimiz “çözüm süreci”nde Erdoğan’ın “Ortada bir masa yok” diyerek süreci sona erdirmesinden sonra “hukuk”un nasıl işlediğini, daha doğrusu işletildiğini hatırlatarak başlayalım.
O dönem iktidarın talebiyle Öcalan ile görüşen heyetlerde yer alan, yine iktidarın izniyle Kandil’e mektup götüren HDP’lilerden cezaevine girmeyen kalmadı. Önemli bir kısmı da bir yılını geride bırakan yeni sürece rağmen halen cezaevlerinde. Üstelik Erdoğan, Kandil’e gönderilenlerin fotoğraflarını daha sonra seçim meydanlarında “Terörle iş birliği yapıldığı” propagandası için kullanmaktan geri durmadı.
Ancak bu süreci Kürtleri bölgede yayılmacı emellere ve içeride de başkanlık rejiminin kurulmasına yedeklemek hesabıyla başlatan ve bu hesabı tutmayınca masayı deviren Erdoğan ve iktidarından kimseye bir şey olmadı. Mesele o dönem Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözümü için kurulan DTK’nin (Demokratik Toplum Kongresi) çalışmalarına katılan bütün Kürt siyasetçiler ve sosyalistler yargılandı ve büyük bir bölümü ceza aldı. Ama DTK’nin aynı toplantılarına, çalıştaylarına katılan AKP’lilere dokunulmadı. Hatta Selahattin Demirtaş ile birlikte DTK çalıştaylarına katılan ve yazdığı yazılarda bu çalıştaylardan övgü ile söz eden AKP’li Yasin Aktay, Demirtaş DTK faaliyetlerinden ceza alınca “Allah aşkına DTK faaliyetlerine Demirtaş’ın katılması ile benim davetli olarak katılmam aynı şey mi?” diye savunma yaparak bu ikili hukuku çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştu.
Bugün bütün yetkileri elinde toplayan ve yargıyı kendi sopası haline getiren bir iktidar varken herhalde bu iktidarın hukuken risk aldığından söz edilemez.
Siyasi risk konusuna gelince burada yanıtlanması gereken soru şudur: İktidar risk mi aldı yoksa bu adımı atmak zorunda mı kaldı?
Aslında bu sorunun yanıtını Öcalan ile yapılan görüşmeden sonra TBMM Başkanlığı adına yapılan açıklamada bulmak mümkün. Bu açıklamada Öcalan ile görüşmeyle ilgili “27 Şubat’ta yapılan barış ve demokratik toplum çağrısı akabinde örgütün kendisini feshetmesi ve silah bırakması yönündeki açıklamaların........© Evrensel





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel