‘Türk-Kürt-Arap İttifakı'’; Hangi Arap, hangi Türk, hangi Kürt?
Diğer tarafların (MHP, Öcalan, Dem, Kandil…) yaklaşımından bağımsız olarak, iktidarın ‘Süreç’i kendine özgü bir ‘Türk-Kürt-Arap ittifakı’na doğru yönlendirmek istediğini, böylesi bir hedefe yatırım yaptığını biliyoruz. Erdoğan bunu açıkça söyledi zaten: "Tarih sahnesine dün çıkmış bir millet değiliz. Türkler, Kürtler, Araplar ittifak yaptığımızda atlarımızın rüzgarı Çin denizine kadar serin esintiler yaydı. Unutmayın atlarımızın şahlanışından coğrafyaya huzur yayıldı. Kılıçlarımızı gerektiğinden kınından çıkarıp omuz omuza çarpıştık. Ne zaman ittifak yaptık, o zaman tarihe istikamet çizdik…” Türkiye’yi yöneten sağcı iktidarların hemen hepsinin dilinden eksik olmadı böylesi hamasi retorikler. Dağ gibi orduları yenen bin atlı(lar), kılıç şakırtıları ve dört nala koşan at nalları altında aman dileyen cem i cümle küffar… Böyle uzayıp giden bu tiradların hiç bir zaman da karşılığı olmamıştır. Dahası, bu kuru ajitasyonun boş olduğunu bizzat dillendirenler de bilir. Ama sağcı muhafazakâr müktesebatın klasiğidir sonuçta, o siyasetin vazgeçilmez sosudur bir nevi. Bugün Erdoğan tarafından dillendirilen ‘ittifak’lı hamaset ise biraz daha farklı. Somut bir hedef gözetilerek şekillendirilmiş kısa/orta erimli bir stratejinin yolunu düzleme ihtiyacına dair oluyor ve öyle diğer örnekleri gibi sadece bir hamasi söylemden ibaret değil.
Özellikle Suriye ve Irak sahasına açılıp Türkiye’yi genişletmeyi düşleyen ‘Yeni Osmanlıcı’ çizginin argümanı oluyor bu ‘Türk-Kürt-Arap ittifakı’ diye tanımlanan tasarım. Kastedilen Kürt, Türk, Arap halklarının ortak kaderleri ya da emekçi değerleri ekseninde bir........
© Evrensel
