AYM’yi de tanımayan işçi aleyhtarlığı
Yargılama sürelerinin uzun olduğu, adliyeye işi düşen her işçinin deneyimiyle de gördüğü bir gerçek. İş davalarında bu süre diğer birçok dava türünden de uzundur. Bu nedenle işçiler davayı kazansa bile alacaklarının önemli bir bölümünü kaybetmektedir. Dava sonunda faiziyle birlikte tahsil ettiği tutar, dava tarihindeki alacağının reel olarak yarısına bile denk düşmemektedir.
Uzun yargılama süresi işçiler için zamanaşımı tehlikesini de beraberinde getirmektedir. İşçilik alacaklarında zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu süre uzun gibi görünebilir. Ancak birincisi ücret, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti ve feshe bağlı olmayan alacak türlerinde, alacağın doğduğu tarihten, yani bu alacakların ödenmediği aydan itibaren zamanaşımı işler. İşçiler işten çıkartılmadan ya da çıkmadan önce fazla mesai vb. alacakları için dava açamadığından, eğer kıdemi 5 yıldan fazlaysa daha dava tarihinde bile bazı aylara ait alacakları zamanaşımına uğramış olur.
İkincisi, ispat vb. şartları belli olmadığı için davalar tüm alacak miktarı üzerinden açılamamakta, başlangıçta alacağın bir kısmı talep edilmektedir. Deliller ortaya konulduktan sonra, yargılamanın sonuna doğru alınan bilirkişi raporunda alacakların tamamı tespit edildiğinde ise kalan alacak miktarının harcı ödenir. Zamanaşımı da talep edilen alacak miktarı için kesilmektedir. Eğer bilirkişi raporu alınıncaya kadar alacağın muaccel olduğu, yani ödenmesi gereken tarihten itibaren 5 yıl geçmişse, artık o alacak zamanaşımına uğramıştır.
İşte 2011’de yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’yla getirilen belirsiz alacak dava türü, dava açıldıktan sonraki zamanaşımı riskini ortadan kaldırmaktadır. Yasaya göre “Davanın açıldığı tarihte........© Evrensel
