menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

GELENEK VE MODERNLEŞME

8 0
12.01.2024

Gelenekçi düşünce modernleşmeye giden bir yolda köprüdür. Geleneği hiçe sayan, sırf kuru modernleşme havarisi kesilmek gerçeklerle hiç bağdaşmaz. Gelenekle bağları kurup modernliğe yol almak en doğrusu.

Bir takım aklı evvel yarı aydınlarımız gelenekten bihaber modernleşme hareketlerinden dem vurmaktalar. Oysa modernleşme denilen olgu geleneksel değerler üzerine inşa edilebilmekte. Maalesef bugüne kadar bir takım yarı aydınların propagandalarından hareketle geleneği dışlayarak modernitenin kurulacağını sandık. Hatta ne kadar dini olan ve kültürel değerlerden mahrum kalınırsa o kadar modern olacağımızı düşledik. Anlaşılan yüzeysel değişimlerin cazibesine kapılmışız hep. Koro halde simgesel değişim şarkıları ile kendimizden geçmişiz adeta, ama sonuçta kendimizi kandırdık, üstelik bunu iç dünyamızı karartarak yaptık.

Şahsiyetimizin oluşmasında etkileyici yol olarak geleneklerimizi baş tacı yaparaktan modernleşebilirdik pekâlâ. Dahası modernleştikçe geleneklerimize sahip çıkabileceğimiz gibi hayatı da yeniden keşfetmiş olacağımızı akıl edebilirdik.

Yinede henüz vakit kaybetmiş sayılmayız. Şayet yaşadığımız hayatı cehenneme çevirmek istemiyorsak hem geleneğimizi yeniden canlandırmalı hem de modernleşmeyi sağlamalı. Sadece geleneği savunup modernleşmeyi dışlamak yahut tam tersi modernleşme adına geleneğe karşı çıkmakta yanlış. Modernliğin dili ile konuşurken geleneğimizi mutlaka hesaba katmalı.

Gelenek ve modernleşme kavramlarını bir meyvenin içi ve dışı gibi algılamalı. Tıpkı şeriat ve tasavvufun ayrılmaz gerçeğinde olduğu gibi hissetmeli. Her kim ikisini birleştirip marifet ve hakikate ulaşabiliyorsa gelenek modernleşme sentezlemesi de öyledir. O halde şimdi geleneğimizi diri tutup modern hayata renk katmak zamanıdır.

Aydınlarımızın bir kısmı tutucu, bir kısmı da sosyetik tavır takınmaktalar hala. Oysa aklın gereği ne tek başına tutuculuk ne de tek başına ilericiliktir, marifet olan her ikisini birleştirmektir. Her nedense karşılaştığımız olayların ya içinde ya da dışında kaldık, bir türlü hem iç hem de dış olamadık. Gerektiğinde Yunus, gerektiğinde Yavuz olamadık. Başkalarının yerine kendimizi koyup da empati bir tavır sergileyemedik. Ya sadece sempatik, ya da antipatik kalmayı yeğledik. Oysaki kadife eldiven içinde demir yumrukta olabilirdik. Zira kadife eldivenden amaç hoşgörümüz (geleneğimiz), demir yumruktan kastımız ise teknolojik (modernitemiz) gelişmelerdir.

Peki ya tarihe bakışımız nasıl derseniz, maalesef geçmişe bakışımız tek boyutludur. Ya birilerini kahramanlaştırmayı ya da cüceleştirmeyi meziyet addediyoruz. Habire tek düzlemde gidip gelmeye çalışıyoruz. Maalesef modernleşme ve gelenek konusunda da aynı yolu izlemeyi yeğliyoruz. Kimimiz modernleşmeyi tek meşale görüyoruz, kimimizde geleneği simgeleştiriyoruz. Oysaki sağduyunun gereği ne köksüz modernlik ne de modernlikten mahrum bir gelenektir, bilakis ikisinin de ortak paydada buluşabileceği modernite ve geleneğin el ele, gönül gönüle vermesidir. Dolayısıyla en doğru tavrın bu olması icap eder.

Her şeye rağmen çoğulcu anlayışlar geliştikçe empatik (kendimizi başkasının yerine koyma) yaklaşım topluma sirayet edeceği muhakkak. Hatırlarsanız 12 Eylül öncesi toplum kamplara bölünmüştü. Neyse ki........

© Enpolitik


Get it on Google Play