İSLAM VE MODERNLİK
Modernizm,Müslüman bilim ve düşünce adamlarının en çok tartıştıkları konuların başında geliyor. Bunun nedeni, modernizmin kültürel ve dini maliyetinin ne olacağı ve ona karşı nasıl bir tavır takınılacağıydı. Modernizm, sadece Batı'nın uğradığı ve ondan neşet eden bir durak mı, yoksa bütün insanlığın tarihi akış gereği geçeceği bir güzergah mıydı? Modernizm ile Batılılaşma aynı şey miydi, yoksa farklı şeyler miydiler? Zira aynılık kimlik değişimine götürürken, farklılık aynı kimlik içinde kalarak değişmeye götürmekteydi.
Sudanlı düşünür Abdulvahap el-Efendi'nin derlediği, "İslam ve Modernliği Yeniden Düşünmek" isimli kitapta, işte bütün bu sorunun cevabı aranıyor.
Modernizmin beslendiği kaynak, Aydınlanma çağının fikirleri, kısaca bireycilik, sekülerleşme, baskıcı olmayan devlet ve iktidarın yaygınlaştırılmasıydı. Bu temeller üzerinde yükselen modernizm, kamu alanında en üstün otorite olan dini tahtından indirerek onun yerine akıl ve bilimi ikame etti. Onun için Müslüman aydınların ona ilk tepisi 'aklın diktatörlüğü' olduğuydu.(s.205) Öyle ki, modernizmle İslam toplumunun ilk karşılaşması, iki düşman ordunun karşılaşması gibi olacak, hiç bir muhasebeye tabi tutulmadan reddedilecekti. Nitekim İngiltere'de 1970'lerde Şeyh Abdülkadir Sufi'nin çevresinde toplanan Müslüman bir grup,evlerinde gaz ya da elektrik kullanmayacak,çocuklarını okula göndermeyecek modernizme bu şekilde muhalefet edecekti.(s.18)
Daha sonra Müslümanlar postmodernizmle yüz yüze geldiler.Aklın mutlaklaştırılarak tanrılaştırılması ve onun adına yapılan baskı ve zorlama, aklı sorgulamaya ve postmodern düşünürlerin ortaya çıkmasına neden oldu.(s.204)
Modernizme yönelik eleştiri ve yaklaşımların çıkış noktası, bu kasırgadan İslam'ın nasıl korunacağıydı.Bu modernizmdenkaçarak olamazdı,çünkü birçok İslami hareketi çoktan etkisi altına almıştı.Doğru olan, İslam'ın kendi modernizmiile uzlaşmasıydı.Modern dünyadaki yaşamda 'İslam'a geri dönüş,' İslam'ın modernizmin baskısı ile yüz yüze gelmesi ve yeniden şekillenmesi demekti. Zira ölü bir din ilgisizlikle karşılanacağı için kendini zamanın tahribatından koruyabilirdi. Ama yaşayan bir dinin kendini zamana karşı koruyabilmesi için sürekli evrime açık olmalıydı.(s.20) Habermas'ın ifade ettiği gibi, modernizm bizim seçtiğimiz bir şey olmadığı için bir karar veya fiil gibi tutulup bir kenara atılamazdı.(s.21) O tarihi akışın bir neticesiydi, onunla karşılaşmak her toplum ve medeniyet için mukadderdi.
Kitapta modernizmin etkilerine ve İslam dünyasındaki yansımalarına yönelik birçok makale var.Abdulvahap el-Mesiri "Daevin'in Fareleri, Pavlov'un Köpekleri" isimli makalesinde,modernizmin insanı tanrısızlaştırdığını ve değerlerinden arındırdığını iddia eder. Ona göre bu, insanı ruhsuzlaştırma, kişiliksizleştirme ve bir nevikutsalsızlaştırmadır.Modernizmin insanı tek boyutludur.Ahlaka bu sahnede yer yoktur.(s.35)Mesiri, modernizmin insan tipini madun insan(ezilmiş,aşağılanmış,pespaye) olarak tarif eder ve buna Frankestein'i örnek verir.........© Enpolitik
visit website