menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLAŞMASI, FONLANMA ve HALKIMIZ

10 0
21.06.2024

İnsanlık tarihinin şehadeti bize bariz bir şekilde şunu söylemektedir ki;

Devletler ve kurumları, özellikle silahlı gücü elinde bulunduran ordular, milletin hizmetinde olduğunda değerlidir.

Devletler ve orduları yönetenler tarih içinde ihtiyaç veya zorunluluk gerekçesiyle kurumların gücünden faydalanarak millete efendilik yapmaya, yurttaşları devlet ve ordunun yurttaşları olarak görmeye başladığında, ortaya totaliter, faşist, devleti ve orduyu kutsayan yönetimler çıkmaktadır.

Ülkemiz ordu mensuplarının bu hastalığından çok çekti.

Osmanlı döneminde Yeniçeri isyanları, Cumhuriyet döneminde 1961-1971-1980 ve 1997/28 Şubat postmodern darbesi bunlara örnektir.

Darbecilik, her şeyin tersyüz edilme halidir.

Esasen, devletlerin ve orduların yurttaşları değil, yurttaşların orduları ve devletleri olur.

Darbeler yoluyla yönetilenlerin “mükemmelleştirilmesi(!)” amacıyla haklar ve özgürlükleri, bütçeleri milletin hazinesinden karşılanan güçler tarafından kısıtlanmaktadır.

Oysa, böyle bir sapkınlığı önlemeye yönelik toplumsal ilişkileri, kurumların yetki ve sorumluluklarını düzenleyen;anayasa, yasalar ve birbirini denetleyen kurumlar oluşturulmuştur.

Oluşturulan kurumlar, birbirinin vesayetçisi değil, denetleyicisi olmakla sınırlandırılmış, görevlerini yerine getirmekle yükümlü tutulmuşlardır.

Yükümlülüklerden kaçınmak, tüm yetkileri bir elde toplamak, millet adına “yürütme yetkisi” alanlar tarafından yapılınca da doğru olmaz.

Toplum veya milletin devleti olmak, ancak birbirini denetleyen yasa ve kurumların varlığıyla mümkün olabilir.

Denetlemenin yapılamadığı yerde, devleti ele geçiren zümreler veya birileri “Benim milletim, benim insanım, benim devletim” diyerek milleti ve toplumu mülkü gibi davranma hakkını elde ettiğini düşünmeye başlar.

Kral veya monarkların “Benim tebam” anlayışının sandıkla oluşturulmuş olması, bu yönetim tarzını meşrulaştırmaz.

Hele ki, adı Cumhuriyet ve yöneticilerin seçimle, demokratik yollarla belirlendiği ülkelerde böyle davranmak asla meşru görülemez.

Bunun meşru görülmesi kötülüğün örgütlü hale dönmesi ve millet bütçesinden finanse edilmesiyle mümkün olur.

Kötülüğün örgütlü olma hali, yerleşik anlayışların meşruluğunu “tekleştirmekle” farklı olanları yok saymak ve şeytanlaştırmakla başlar.

Hitler Almanyası buna örnektir.

Aynı toplum içinde farklı........

© Enpolitik


Get it on Google Play