Ülkemde istemediğim şeyler
Kayseri’de yaşanan vahim bir taciz olayından sonra hiçbir suçu olmayan Suriyelilerin evlerinin yakılması, işyerlerinin talan edilmesi, araçlarının parçalanması ve kendilerinin de şiddete maruz kalması, hala utancı üzerimizde olan 6-7 Eylül vandallığının ve yıl dönümünden geçtiğimiz bir başka utanç olan Madımak Katliamı’nın acı hatıralarını tazeledi.
“Ülkemde mülteci istemiyorum!” sloganı, Kayseri olayları ile ilgili olarak ortaya çıkmadı daha evveli de var ama bu olaylarla birlikte yeniden dolaşıma girdi.
Başta da belirttiğim gibi “Suriyeliler/mülteciler gelmeden önce böyle değildik, biz ırkçıların var olduğu bir toplum değiliz” şeklinde bir masal anlatmak isteyen varsa 6-7 Eylül’e de Madımak’a da bakabilir. O kadar geriye gitmeye gerek yok, geçtiğimiz yıl Ankara’da siyahların restoranlarının keyfi olarak kapatılmasına bakabilir. Kürt’üm ifadesi duyunca çıldıran, “Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür” dayatmasına soyunanların on yıllardır devam eden öteki tahammülsüzlüğüne bakabilir. Türkiye bayrağına, Türk bayrağı değil de Türkiye bayrağı dediğinizde kafatasınızı ölçmek için mezura arayanlara bakabilir.
Elbette bugünlere kolay gelmedik.
Bir asır boyunca, çok uluslu bir ülkede Türklüğü övüp, Türklük dışı her varı yok sayan bir anlayışın ideolojik aygıtlarınca kafamıza kafamıza sokulan ırkçı, Türk üstünlükçü etkilere maruz kaldık. Doğal olarak da sonunda ülkede yaşayan herkesin ülkenin vatandaşı olduğunu, bu vatandaşların eşit olduğunu bir türlü benimseyemedik. Yani Kayseri olayları da 6-7 Eylül de Madımak da ve benzerleri de acı çok acı ama sürpriz ya da şaşırtıcı değil. Bilakis ideolojik aygıtlar vasıtasıyla Türklüğün üstünlüğüne inandırılmak istenen toplumda, beklenenden daha az sayıda ırkçı yetişmiş olması bir sürpriz ve güzel bir sürpriz.
Ülkemde mülteci istemiyorum, diyenlerin tek derdi mülteci istememekse ne........
© Elips Haber
visit website