Huzur Sokağı’ndan Kızılcık Şerbeti’ne “bizim” mahallede değişen bir şey yok!
Yazar Taha Kılınç, ki pek sevilen değer gören ve de değerli bir kalemdir, dindar kesimle ilgili bir yorum yaptı. Yorumlaması şöyle: Dindar, muhafazakar kadınlar kendilerine uygun dindar beyler bulamıyor, hatta dindar erkekler seküler kadınlara alaka gösteriyor, bu dindar kadınlar kiminle evlenecek? Haklı. Daha evvel yine değerli hocalarımızdan biri olan Muhammed Emin Yıldırım da dindar kızlarımıza önereceğimiz dindar erkeklerimizin sayısı yok denecek kadar az, demişti. O da haklı.
Bu meseleler sürerken hala muhafazakar dindar camiada bu konular tabu olduğu için kadın yazarlarımız bu konuya pek girmedi. Girenler de problemi dile getirmek yerine üzerini örttü ya da meseleyi çözmeyen daha da girift bir hale getiren, çoğu kez ısmarlama olan ve aferin almak için yazılan, çizilen şeyler ortaya sürdüler; efendim, kadınlar evlenmiyormuş, evlense de boşanıyormuş, kadının yeri evi, rolü annelikmiş, bundan ötesine de gerek yokmuş, aileyi kim kurtaracakmış. Bir kere toplumla ilgili laf söyleme cüreti edenler önce dönüp o topluma bir bakacak. Toplum tarım toplumu değil, Asrı Saadet’te yaşamıyoruz. İki dil bilen, lisans üstü eğitimi olan, Bali’ye falan tek başına tatile giden, dindar-muhafazakar kadınlar var. Şimdi bu kadınlar evlenmesin, anne olmasın diyen yok ama evde oturup üç çocuk büyütürken kocalarına “bu çocuk ikimizin, birlikte yetiştireceğiz” deme hakkını da dünyayı gezme isteğini de kariyer yapma isteğini de bu kadınların elinden alamazsınız. Dolayısıyla kendine, kariyer yapma, boşanma vesaire gibi her şeyi hak görüp, dindar-muhafazakar kadınlara ise “boşanma, çocuk doğur büyüt, geleceği yetiştir, aileyi koru, İslam’ı kurtar” aklı verip aileyi sadece kadın üzerinden korumaya kalkmak da hadsizliğin Nirvana’sı! Dindar kadınları yoran böyle bir tür var mı, var.
Dindar bir kadın olduğum için seküler hemşirelerime öncelik vererek devam edeyim; bazen seküler kadınlar da dindar erkeklerin kendilerine olumsuz baktığını ifade ediyorlarmış. Fazlaca muhafazakar, egosu sorunlu erkeklerde böyle bir durum olabilir ancak hemşirelerime belirtmek isterim ki; o kesimin çoğu size hanımefendi, dindar kadınlara bacım muamelesi yaparken sizi kötülemiyor, ayırmıyor, tam aksi dindar kadınlara olup olabileceğin tek şey bacımsın pozisyonudur diyor. Çünkü…
Çünkü çok uzun yıllar bu ülkede hem dindar hem de laik kesimlerce başörtülü dindar kadınlar paspas muamelesi gördü. Dindarlar için, başörtüsü yasaklarını sürekli hatırda tutmak ve mağduriyet öykülerini sürdürülebilir kılmak için zavallı, kurtarılması gereken garibanlar muamelesi gördüler. Ya da travmatik biçimde laiklerle her kavgalarında ve o kavgaları sürdürmek için başörtülü kadınlara olağanüstü güçler yüklendi, özetle başörtülü kadınları bazı dönemlerde kullandılar. Ve son dönemde, defalarca bizzat şahit olduğum gibi, kendilerine itaat etmeyen başörtülü kadınlara “aç başını, o örtüyü taşımayı hak etmiyorsun, senin yüzünden mi 28 Şubat’ta dayak yedim, nankörler” diyebilecek kadar ileri gittiler. Söylesenize, bu kadar itilmiş, sevilmemiş bir kadın kitlesi göze nasıl cazibeli görünsün, sevileceğine neden inansın, nasıl sağlıklı ilişkileri olsun? Bu bize dindarların yaptığıdır. İşte o dindar beylerden kalbur üstü olanlarla evlenme “şansını” elde etmiş ya da kalbur üstü beylerin dilediği gibi davranıp konuşan imtiyazlı başörtülü kadınlar dışında kalan başörtülü, dindar kadınların hali budur. Bize yaptığınız, ettiğiniz budur!
Laikler de, elbette hepsi değil, bu meseleden yırttık sanmasın; laik kesim de yıllarca başörtülü dindar kadınlara bidon kafalı, cahil, gerici, yobaz muamelesi yaptı. E bu üstün sıfatları layık gördüğünüz kadınlar acaba size hiç çekici, cazibeli, sevilecek, aşık olunacak şekilde........
© Elips Haber
visit website