menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir ırkçılıkla mücadele yöntemi: Mülteci politikası düzenlemesi

17 0
13.03.2024

Avrupa, yabancı düşmanlığı/zenofobinin var olduğu ancak aynı zamanda da suç olduğu bir bölge. Biraz da bu nedenle ırkçılık gibi bir ideoloji her ne kadar Avrupa’dan neşet etmiş olsa da bu gerçeği unutturmak için aşırı sağcı kavramını kullanmayı tercih ediyorlar. Türkiye’de ise ırkçılık genellikle doğrudan ırkçı kavramıyla ifade ediliyor. Elbette Türkiye’de de bu kötü hasletin yumuşatılması, meşrulaştırılması için bazı girişimler var; vatan millet sevgisi, ülkenin işgal edilmek üzere olduğu kaygısı vesaire vesaire… oysa ırkçılığın vatan millet sevgisi ile alakası yok.

Türkiye’de; toplu taşımada bir mültecinin kendisine ait olduğunu düşündüğü koltuğa oturmasından ve hatta kendisinin önüne oturmasından rahatsız olan genç, yabancıya suyu diğer vatandaşlardan daha pahalı satmaya kalkan belediye başkanı, ırkçılık karşıtlarına hönkürülen “al evinde besle” emri, Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığı ezberi, çok kültürlü bir demografisi olan Türkiye’de Andımız’ın uzun yıllar sabah akşam zorunlu okutulması, Kürtçe’nin yasak olduğu zamanlar, siyah köpeklere “Arap” ismi verme meselesi hatta meseleyi dine kadar götürüp, İslam’ın Arap geleneği olduğu ve bu nedenle terk edilmesi gerektiği talebi, bir seçim vaadi olarak mültecileri kolileyip ülkesine gönderme reklam filmleri gibi ırkçılık örnekleri daha önce olduğu gibi mahcup bir biçimde değil oldukça kendinden emin bir şekilde vurgulanıyor. Kendilerine sorsanız ırkçı olduklarını kabul etmezler ancak neredeyse ABD’nin Klu Klux Klan’ı gibi siyahlar ve beyazların ayrı musluktan su içmesi ve ayrı tuvaletleri kullanmaları, siyahların otobüslerde beyazlara yer vermesi kanunu gibi saf, net ırkçılığın Türkiye şubesi olmaya adaylar. Evet ırkçılığın, milliyetçilik adı altında hep var olduğu bir coğrafyaydık ancak ırkçılık bu kadar görünür bir halde de değildi. Ve haksızlık etmemek gerekir, milliyetçilik de doğrudan Avrupa aşırı sağı, Nazilik ya da ırkçılık kadar katı bir formda değildi. Ancak bu durum artık değişiyor, hatta çoktan değişti bile…

Batı merkezli bir kavramlaştırma ile “Arap Baharı” olarak isimlendirilen, Arapların bir kısmı için bahar diğer kısmı için kışa dönen süreç sonrasında coğrafi yakınlığı........

© Elips Haber


Get it on Google Play