Mayınlı alan: Toplu iş sözleşmeleri
Çalıştığım işyerleri arasında, kitaplarda anlatılanlara benzeyen “gerçek kurum” Şişecam’dı. Bütün çalışanların “sahiplendiği”, emeğimizin karşılığının topluma ve kendimize döndüğü, göstereceğimiz çabanın uzun dönemli geleceğimizi güven altına aldığı inancının yarattığı olağanüstü bir “aidiyet duygusunun” motive ettiği şahane bir işyeriydi.
Şişecam’ın bir kurum olarak asıl büyüklüğü bilgiye dayalı fikri olan insanlara “sözünü söyleme özgürlüğü” tanımasıydı.
Şişecam’da çalıştığımız dönemin tanıklarının çoğunluğu hayatta; dilleri söyleyecek, elleri kalem tutarak yazacak, eksiği tamamlayacak ve yanlışı düzeltebilecek güçleri var.
Şişecam’da genel sekreterlik görevimi yürütürken, yöneticimiz elinde bir dosya ile odama girdi, “Bundan sonra toplu iş sözleşmelerinin yürütülmesi görevini sana veriyorum. Bu işin zor olduğunu biliyorum; bu konuyu üstlenenler ortalama iki yıl bile burada çalışamamış” dedi; herhangi bir gerekçe, işin yapılmasıyla ilgili ilke, kural, model ve metot açıklaması da yapmadı.
Önümde iki yol vardı: Görevi kabul etmeyerek işyerinden ayrılmak ya da kendimi güvence alacak iş yapma metotları geliştirerek devam etmek.
Birlikte çalıştığımız arkadaşların çoğunluğu tanıktır; Şişecam’da sendikalarla toplu iş sözleşmeleri konusunda ilgisi ve bilgisi olan çalışan ya da emekli olan herkesle görüşmeler yaptım; deneyimlerinden yararlanmak istedim.
Uzun dönemde Şişecam yatırımları için uygun yer seçimi konusu üzerinde araştırma yapan üç kişilik üst düzey bir ekiple saha incelemesi için Çanakkale yöresindeyken, kaldığımız otelin lokantasında Şişecam’dan emekli olmuş, Dardanel’de danışmanlık yapan Necmi Sürel’e rastladık. Arkadaşlar sofradan kalkınca, fırsatı bulmuşken toplu iş sözleşmesi konusunda deneyim ve birikimlerini öğrenmek için sorular sormaya başladım.
Şaşırtıcı bir hafıza, en ince ayrıntıya hâkim bilgi birikimiyle karşılaştım. Gecenin yarısı çok geçmiş, sabahın erken saatleri olmuştu. Odamıza çıkarken minarelerden ezan sesleri duyuluyordu; elimdeki büyük boy defterin birkaç sayfası kalmıştı; bir de zihnimin derinliklerine perçinlenen bir uyarı: “Şişecam’da toplu iş sözleşmesi görüşmeleri mayınlı bir alandır!”
Üç saat kadar uyumuştum, arkadaşlarım uyandırdı; kahvaltıdan sonra yola koyulduk. İnceleme gezisi tamamlanana kadar arkadaşlarla konuşma yerine defterdeki notları tekrar tekrar okuyor; ilkeler belirliyor, model kurguluyor, metot arıyor strateji oluşturuyor, taktikler geliştiriyordum.
İstanbul’a döndükten sonra birkaç gün başka işe bakmadan, toplu iş sözleşmelerini yürütürken izleyeceğim yol ve yöntemler üzerinde çalıştım. Ulaştığım sonuçları “kişisel anayasaya”........
© Ekonomim
visit website