menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tüketimi kısarak kalkınmak mümkün mü?

4 0
15.07.2024

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TÜSİAD’ın konuğu olarak Four Seasons Hotel İstanbulat the Bosphorus’ta Türkiye’nin finansının geleceği ile ilgili dört dörtlük bir sunum yaptı. Açık nokta bulunmayan sunumun ekonomiye olası etkilerini, yapay zekâya sormadan kendi zekâmla değerlendirmek istiyorum.

Önce medya ve dijitalleşme konusuna devam edeceğimi; sonra bu sayıda gündemimi değiştirmek istediğimi yazayım.

Yazıya şöyle bir kurgu ve buna uygun başlıkla başlamak isterdim: Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile oturup finansal programı konusunda sohbet ediyoruz. Sonra elimizdeki video içeriğinden bir TikTok teaser’ı hazırlıyoruz ve bunun üzerine koyacağımız caz şarkısını beraber seçiyoruz. Başlık ise, “Türkiye caz ile kalkınır mı?” oluyor. Size de şaka gibi geldi değil mi? Bir Kerem Görsev hastası olarak söyleyebilirim ki, cazı ülkemizin kalkınması için bir araç olarak kullanabiliriz ve bunu anlamamı sağlayan kişi Görsev değil, Maslak’ta esnaflık yapan Yılmaz olmuştu.

Yılmaz, kışları kestane yazları ise mısır ve erik satarak yaşamını idame ettiren bir seyyar satıcıydı. Bize her üçünün de iyisini yedirmesi kadar işin felsefesini anlatması ile de dikkat çekiciydi. İş yerim Maslak olmaktan çıktığından beri kendisini uzun süredir görmedim ama hatıralar hala sıcak.

Yılmaz, herkesle kişisel olarak tanışır ve telefon edildiğinde paketi hazırlayıp ofise kadar götürürdü. Bu nedenle tezgâhın başında sıklıkla tanımadığınız birini görürdünüz. “Hayırlı olsun” diye giriş yaptığınızda “Yok ağabey, benim tezgâhım değil. Ben yoldan geçiyordum. Buradaki ağabey ‘beş dakika tezgâha bakar mısın’ dedi. Gitti gelmedi” benzeri bir yanıt alırdınız. Bazen yaşlı bir amcayı “amca dinlen biraz” diye tabureye oturturdu, bazen yaşlı bir teyzeyi… Kimse fiyatları hatırlayıp satış yapamazdı ama tezgâhın başına bir şey gelmemesi için gereken korumayı sağlarlardı. Eski deyimle “tezgâha bakarak olurlardı”.

Yılmaz bir gün bana “Ağabey, bu caz iyi bir şey, değil mi?” dedi. Ben de bu sohbetin esbab-ı mucibesini bilemediğim için “Ben rock’çıyım ama caz da iyidir, tabii” dedim. O benim siparişi durdurup anlatmaya başladı: “Buradaki bir müşterim, ‘akşam işin var mı’ diye sordu. Şirketi bir caz konserine sponsor olmuş. Bana sen de gel, kestane sat. Kimseden para alma, biz sana toplu ödeyeceğiz dedi. Caz güzel şey ağabey, kestane ile de iyi gidiyor; çok iyi satış oldu. İyi para kazandım.”

O zamandan beri caza dayalı bu kalkınma modeli üzerine kafa yoruyorum. Konu tabii ki kestane ve caz değil; etkinlik bazlı ekonomi tetikleyicileri. Amazon Prime’da geçen günlerde seyrettiğim Kolpaçino 4X4’te sinema duayeni Aydemir Akbaş’ın canlandırdığı kumar simsarının şu repliği dikkat çekici. Mealen, ben çalmadım, çırpmadım. Kumardan kazandığımı dostlarımla yedim, diyor Akbaş. Kumarla işim olmaz ama etkinlik bazlı ekonominin iyi bir örneği olarak bundan bahsetmek zorundaydım.

Yine bahsetmem gereken bir diğer konu, kumarın merkezlerinden olan Las Vegas ile ilgili.........

© Ekonomim


Get it on Google Play