menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

SKDM işinde gözden kaçan nedir?

18 0
17.06.2024

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri bize ne gösterdi? Aslında “çaresizlik kabuk bağlayınca öfkeye dönüşüyor” ifadesinin doğruluğunu bir kez daha kanıtladı sanki. Daha önce İngiltere’de Brexit referandumunda görmüştük. 2016’da Trump böyle seçilmişti. Şimdi AP seçimleri “Avrupa şüpheciliğinin (Euroscepticism)” seçmende daha da derinleştiğini gösterdi. Avrupa’da genişleyen mutsuz bir seçmen grubu, Avrupa Birliği (AB)’nden kuşku duyuyor, milli politika adı altında kendi derdine çare istiyor.

Neden? Özellikle kalkınma tuzağındaki, çoktandır ihmal edilen bölgelerin unutulmuş ahalisi bu seçimlerde kendini bir kez daha gösterdi. Özellikle Almanya ve Fransa’da. Hadiseye şöyle bakılabilir: Seçmen önce mutsuz olup derdine çare arıyor.

Arayış içindeki mutsuz seçmen derdine bir türlü çare bulamayınca, çaresizlik kabuk bağlıyor. Mutsuz seçmen, öfkeli seçmene dönüşüyor. Öfkeli seçmen artık derdine çare bulunsun diye değil, herkes mutsuz olsun diye, bir nevi, “batsın bu dünya” diyerek oy vermeye başlıyor. AP seçimleri, Avrupa’da mutsuz ve öfkeli seçmenlerin ağırlığının daha da arttığını gösterdi doğrusu. Çare arayan ihmal edilmiş bölge seçmenine çare bulamazsanız işte böyle ne yapacağı belli olmuyor.

Bir süredir, iklim değişikliği ve dekarbonizasyon gündeminin ülkenin her yerini aynı biçimde etkilemeyeceğini, bu çerçevede, güçlü yerel kalkınma stratejilerine ihtiyacımız olacağını söylüyorum. Buna dikkat etmezsek ne olacağını doğrusu AP seçimleri somut bir biçimde gösterdi. Tepkinin ne kadar bölgesel olduğunu mesela bu seçimlerle beliren AfD’ye oy veren “Doğu Almanya” sınırları gösterdi sanırım.

Türkiye açısından bakarsanız ilk ders ortada sanırım. Türkiye’de de harekete geçen mutsuz bir seçmen bloku var. Mutsuz ve arayış içindeki seçmen bloku giderek umudunu yitirirse, çaresizlik kabuk bağlarsa mutsuz seçmen burada da öfkeli seçmen olur. Bakın o zaman, ne yapacağı belli olmaz. Şimdi bunlar iyi günlerimiz esasen.

Mart 2023’te Türkiye’de mutsuz seçmenin arayışa geçtiğini gördük. Ne oldu? Siyaset bir parçalanma sürecine girdi, oylar mecliste temsil edilmeyen partilere doğru hızla dağıldı. Yüzde 1’lerdeki “diğer payı yüzde 11’leri aştı. Mayıs 2024’te ise mutsuz seçmenin çare arayışı oyların esasen iki partide CHP ve YRP’de toplanmasına neden oldu. Bakın burada mutsuz seçmenin çare arayışı hala devam ediyor. Çaresiz değil daha. Not edeyim. Bu ilk nokta.

Peki, Avrupa’da öfkeli seçmenin ağırlığının artması dekarbonizasyon sürecini yavaşlatır mı? Türkiye açısından bakıldığında, mesela sınırda karbon düzenlemesi mekanizması (SKDM)’nı geciktirir mi?

Özellikle Almanya’da şirketler kesiminden bu konuda yükselen bir tepki var doğrusu. Ancak bu tepkiyi yanlış anlamamak lazım. Tepki esasen dekarbonizasyon sürecinin kendisine değil, sürecin şirketlere ek maliyet getirerek yürütülmesine karşı. Mazrufa değil zarfa, içeriğe değil uygulanan yönteme karşı.

Hadise işin aslı ile değil uygulanan politika çerçevesi ile alakalı sanki. Bu durumda, iklim değişikliği gündemini yok saymak mümkün olmadığına göre dekarbonizasyonu hedefleyen mevcut politika çerçevesini elden geçirmek gerekir. Peki, bu durum mesela SKDM uygulamasını geciktirir mi? Zannetmiyorum.

Olsa olsa, ithalatçının karbon ayak izini kanıtlama yükümlülüğünü ihracatçıya, ithalatın yapıldığı ülkenin idaresine yükleyen bir düzenleme yapılabilir mesela. Ne olur? İthalatın yapılacağı ülkeler kendi “Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)”ni bir an önce kurmuş olmalı diye bir düzenleme gelebilir. ETS yoksa o ülkeden ithalat olmasın denebilir mesela. Burada önemli olan ithalatçı firma üzerindeki düzenlemelere uyum yükünü (compliance cost) azaltmak ise tutulacak yol ortada........

© Ekonomim


Get it on Google Play