Stalin’in arabaları
Hitler 1933 yılında otomotiv sektörünün zamanın en önemli sektörü olduğunu söylemişti. Tıpkı Hitler gibi Stalin’in de arabalara özel bir ilgisi vardı. Sovyet tarihine geçen meşhur bir konuşmasında 1931 yılında “On yıl içinde Batı’yı ya yakalarız ya da bizi ezip geçerler” demişti. İki yıl öncesinde otomotiv hamlesi başlarken de “Sovyetler Birliği’ni bir arabaya ve mujiği traktöre bindirelim de, o zaman Batı gelip bizi yakalamaya çalışsın bakalım” demekteydi. Stalin otomotivdeki gelişimi mekanizasyonla özdeşleştiriyor ve Batı’yı yakalamaktan bahsederken işin içine otomotivi de katıyordu. Buna orduların mekanizasyonu dâhildir. 1929 Kasım’ında Pravda’da çıkan bu sözleri dönemin karikatürlerinde de yer alıyor ve otomotivin (traktör ve biçerdöver, kamyon ve araba, sonuçta elbette tank) önemini yayma hamlesinin bir parçası oluyordu. Otomotiv bir teknolojik süreklilik idi çünkü daha 1934-35 yıllarında işin içine jet motoru (uçak) da girecek ancak bu konuda başarı ilk hamlede gelmeyecekti. Binek otomobilinin macerası daha da uzun bir hikâyeye, belki de bir yılan hikâyesine dönüştü.
Traktör, kamyon, savaş sırasında tank ve uçak üretiminde sağlanan başarı binek arabası üretiminde gerçekleşmedi. Az sayıda üretilen ZIS’in öğündüğü lüks binek arabaları bile Amerikan teknolojisi transfer edilerek yapılabilmişti. Binek arabası tasarımı ve üretiminde ortada gerçek bir Sovyet başarısı yoktu. Böyle olduğu ve olmaya devam edeceği çabuk anlaşıldı. Tam bu noktada devreye 1930’larda Sovyetler Birliği’nde motor ve teknoloji geliştirme yatırım kararlarında ve otomobil dağıtımında siyasetin rolü devreye giriyor. Stalin’in şahsi onayı ZIS 101 adlı limuzinin dış görünümüne kadar gerekli olmuş ve 1937 Paris otomobil fuarında gösterilen bu lüks limuzin SSCB siyasi elitinin aracı haline gelmişti. 1941 yılında yapımına son verilene kadar ZIS fabrikası beş yılda 8752 limuzin üretmişti. “Sovyet halk arabası” üretimiyse 1960’ların ikinci yarısına, VAZ fabrikaları Togliatti tesislerine dönüşmüş halde aşağı yukarı Türkiye ile aynı tarihte Fiat lisansıyla araç üretene kadar gerçekleşmeyecekti.
Ancak bu hiç deneme yapılmadığı veya binek arabasının Sovyet modernleşmesinde veya Sovyet tahayyülünde önemli bir sembol olmadığı anlamına gelmiyor. Örneğin yolların çok kötü olduğu ve bu durumun Asya tipi barbarlıktan henüz çıkılamadığını gösterdiği Nikolai Osinskii tarafından 1930’larda defalarca vurgulanmıştı. 1929’da kilometrelerce ralliye çıkan Osinskii Sovyet arabasının ve kamuoyunda önemli bir yer işgal eden Sovyet rallilerinin önemli ismiydi. Ralli arabaları Sovyet modernleşmesinin ve sanayileşmesinin toplumsal tahayyüldeki önemli bir imgesi haline gelmekle kalmamış, yüzlerce kilometrelik ralliler Rusya içlerine kadar yaygınlaşmıştı. Bu böyleydi çünkü aynı zamanda bozuk yollarda ne tür araçların gidebileceği test ediliyordu. Öncesi de vardı çünkü SSCB’de ralliler 1922 yılında başlamıştı. Belki de Osinskii bir erken dönem Yuri Gagarin’i gibi görülebilir. Ancak daha uygun bir benzetme 1930’larda Kuzey kutbunu keşfeden ve fetheden –çünkü ekonomik önemi olduğu düşünülüyordu- kâşifler için yapılabilir. Teşbihte hata olmaz: Devasa bir coğrafyada giden otomobiller, ulaşılamayan Kuzey kutbunu keşfedip incelemeye almak ve 20 yıl sonra uzayın fethi tek bir tahayyülün parçaları gibi görülemez mi?
Ölçek ve kapsam önemliydi; ne 1930’larda otoyolları hızla inşa eden Almanya ne de otoyol inşa etmeyen SSCB hep akıllarda olan “halk arabasını” teslim edebilmişti. Elbette başarı kelimesini bağlama yerleştirmek gerekiyor: Sovyet planlamasının otomotivdeki önceliği binek arabası değildi. Stalin’in 1929’da söylediklerinin ikinci kısmı, yani “mujiği traktöre bindirmek” daha önemliyken savaş yaklaştığı için kamyon ve tank üretimi ön plandaydı. 1939 yılına gelindiğinde binek arabası Almanlar için de Ruslar için de öncelikli olmaktan çıkmıştı. Hatta Almanlar parası 1930’larda ödenmiş Volkswagen (halk arabası) araçları ancak 1950’lerde parayı geri almak yerine araba isteyen mirasçılara teslim edebildiler. İtalyanlar da uzun süre kitlesel kullanım için araba üretemediler. Oysa İtalyan malı lüks arabalar, yarış arabaları efsane gibiydi. Keza İtalyan askeri doktrini herkesten 5-10 yıl önde gidiyordu ama üretime gelince ordunun 1920’lerden beri mekanizasyondan bahsetmesine rağmen İtalyan ekonomisi çok az tank üretebildi. Sonuç olarak İtalya’da da........
© Ekonomim
visit website