Sürdürülebilirlik yeterli değil, onarma zamanı!
Bugün içinde bulunduğumuz dönemin krizlerini sanıyorum artık daha fazla konuşmaya gerek yok. Yaşamı var eden yaşam destek sistemlerinin çökmesi, coğrafyaların ve yaşamın ölmesi, eşitsizliklerin gittikçe derinleşmesi… Şüphesiz ihtiyacımız olan şey “Re”
Reset, Redesign, Reimagine ve elbette Regeneration yani onarmak! Bugün her ne kadar popüler bir kavram olsa da, artık sürdürülebilirlik bizim için yeterli değil çünkü çok geç kaldık. En temelde bir sistemin bir organizmanın hayatta kalma yeteneğini gelecek döneme aktarmak olarak aktarabileceğimiz sürdürülebilirlik, bugün krizlerin çözümünde yeterli değil çünkü sürdürülebilirliği doğru uygulayamadık. Her basın bültenine yeni dönem stratejisine lider iletişimine giren bir kelime olan sürdürülebilirliği geçtiğimiz yıllarda doğru uygulayabilseydik, belki de geç kalmazdık ancak bugün artık gelecek nesle aktarmak isteyebileceğimiz pek de bir şey kalmadı. İşte tam da bu noktada yeni bir zihniyete ihtiyacımız var: Onarım. Burada önemli olan en temel konu kavram değil, zihniyet değişimine gitmemiz gerektiği. Metinlerimizde sürdürülebilirlik demeyi bırakıp onarım demeye başladığımızda bir kavram atığı yaratmaktan ve kavramları anlamsızlaştırmaktan başka bir şey yapmamış oluyoruz. Bugün kavramsal değil, zihniyetsel bir dönüşüme ihtiyacımız var.
Sürdürülebilirlik ve onarıcılığın farkı ne diyecek olursanız, aradaki en temel farkı şöyle açıklayabiliriz: Sürdürülebilirlik, temelinde zarardan azaltma politikalarını hedefler. İş yapış biçimlerimizin ekosisteme topluma verdiği zarardan azaltmak için attığımız adımlardır. Geçtiğimiz 20 yıl, bu kavramı doğru uygulayabilseydik, belki de geç kalmazdık ancak bugün artık zarardan azaltmanın çoklu krizleri çözmeyeceği kesin. Artık zarardan azaltmanın ötesine geçip verdiğimiz zararları........
© Ekonomim
visit website