Cumhuriyet, en büyük sürdürülebilirlik projesidir
Cumhuriyet, yalnızca geçmişe ait bir hikâye değil; geleceğe bırakılmış bir emanet. Sürdürülebilirlik ise bu emaneti yaşatmanın en çağdaş yolu.
Cumhuriyet, bir ulusun yeniden doğuş hikâyesidir. Yalnızca bir yönetim biçimi değil; insanın kendi kaderine, doğasına ve geleceğine sahip çıkma iradesidir. Sürdürülebilirlik kavramı da aynı özü taşıyor: Sorumluluk, adalet, dayanışma ve gelecek kuşakların hakkını koruma bilinci. Yüzyıl önce Cumhuriyet, bir enkazın içinden filizlendi. Ekonomisi çökmüş, kurumları yıkılmış, toplumu yorgun bir ülke, ortak bir ideal etrafında yeniden inşa edildi. O idealin adı “kendi ayakları üzerinde durabilen, üretken, eşit ve özgür bir toplum”du. Bugün sürdürülebilirliğin de özünde aynı hedef var: Doğaya, insana ve değerlere saygılı, kendi kaynaklarıyla geleceğini kurabilen bir dünya.
Cumhuriyet, adaletin ve eşitliğin üzerine kuruldu. Kadınların seçme ve seçilme hakkı, eğitimin yaygınlaşması, bilimin rehber kabul edilmesi… Bunların her biri, bugün sürdürülebilirlik raporlarında “sosyal kapsayıcılık”, “insan sermayesi yatırımı” ve “inovasyon” olarak karşımıza çıkan kavramların tarihsel kökleri aslında. Bir ulusun kalkınması yalnızca ekonomik büyüklükle değil, adaletle, fırsat eşitliğiyle, üretim ve paylaşım dengesiyle mümkün. Cumhuriyet bunu, henüz “sürdürülebilir kalkınma” kavramı literatüre girmeden çok önce söyledi. Bugün Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i yeniden düşünmek, aslında bu değerleri çağın gereksinimleriyle yeniden........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d