Kızıldeniz açmazı
Garip günler yaşıyoruz. Düne kadar küresel ekonominin ve bunun bir gereği olarak küresel tedarik zincirlerinin kesintisiz çalışması için gayret gösteren ülkeler korumacı, diğer ülke ürünlerini yabancılaştırıcı ve yanında olmayan ülkeleri kendi kamuoyları nezdinde düşmanlaştırıcı bir tavır sergilemeye başladı.
Her ülkenin doğrusunun sadece kendisi için doğru kabul edildiği; uluslararası işbirliklerinin bir kenara atıldığı; bölgesel entegrasyon girişimlerinin sekteye uğradığı bir sürecin içindeyiz. İşin kötüsü, her geçen gün bir uluslararası sorun çözüme kavuşmadan bir yeni sorun uluslararası camiayı meşgul etmeye başlıyor. Gelin görün ki, hiçbir ülke “diğer ülkelerin pozisyonundan veya tutumundan bana ne? Ben kendi işime bakarım.” diyemeyecek kadar birbirine entegre olmuş durumda.
ABD’nin Afganistan’dan çekildiği tarihten bu yana dört yıl geçti. Her gün işveren olarak istihdam ettiğimiz, hamallık, temizlikçilik gibi ağır işlerde günübirlik çalıştırdığımız ya da çarşıda pazarda karşılaştığımız binlerce Afgan vatandaşı yok mu aramızda? Demek ki, “Afganistan taa orada. ABD’nin bu ülkeden çekilmesinden bize ne?” deme lüksümüz yokmuş.
Aynı şekilde, “Husiler Kızıldeniz’in güney çıkışı olan Babülmendep’te İsrail çıkışlı ya da İsrail varışlı gemilere saldırıyormuş. Bize ne? Hatta iyi de yapıyorlar. Şu arsız İsrail’i hizaya getiriyorlar” dememiz de sorunlarımızı çözmüyor. Çünkü İsrail’in Hayfa Limanı bu sebeple veya şu sebeple Akdeniz’in en kritik lojistik merkezi olmuş durumda. Uzakdoğu’dan Türk işletmelerine taşınan girdiler de bu limandan Türkiye’ye aktarılıyor, Uzakdoğu ülkelerine gönderdiğimiz ihraç ürünlerimiz de bu liman üzerinden Avusturalya, Filipinler, Endonezya, Çin, Hindistan, Pakistan, Japonya veya Güney Kore’ye........
© Ekonomim
visit website