Özne belli!
Geçen hafta Pazartesi günü açıklanan veriye göre bu Mayıs ayında memlekette Tüketici Fiyat Endeksi (TÜ- FE) % 3,37 artmış ve yıllık enflasyon % 75,45 olmuş. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek bunun üzerine şu açıklamayı yaptı: “En kötüsü geride kaldı!”.
Bu açıklamayı duyunca ilk akla gelen soruysa şu: Kime göre neye göre?
Enflasyondan üç gün önce, ekonomik geleceğimize ışık tutmak bakımından, aynı düzeyde önemli bir başka veri daha açıklanmıştı. Buna göre Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) 2024 yılının birinci çeyreğinde % 5,7 artmış görünüyor. Enfl asyonu düşürmek için ciddi bir ekonomik program yürütmek iddiasındaki bir ülke için ilginç bir performans.
Mayıs ayına ait bir başka veriyi, TÜİK’in büyüme rakamını ilanından hemen bir gün önce Türk-İş açıkladı. Asgari ücretin 17.002,12 TL olduğu ülkemizde açlık sınırı, yani dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gerekli aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 18.969,22 TL. Bunun anlamı Mayıs ayı itibariyle asgari ücretin açlık sınırının 1.967,10 TL altında bulunduğu. Dahası “ortalama ücret” seviyesi “asgari ücretten” sadece % 56 daha fazla. Özel sektör işçilerinin p,4’ü, asgari ücretin sadece % 20 ve daha az fazlasına denk bir ücretle çalışıyorlar; % 84,5’i ise asgari ücretin P fazlası ve altında bir ücret alıyorlar.
Bunun istatistiki anlamı şu gerçekte ifade buluyor: Çalışanların yarısı asgari ücret alıyorlar, yaygın tabirle asgari ücret ortalama ücret halini aldı. “Asgari”nin anlamı değişti anlayacağımız. Artık “en az”, “en düşük”, “minimum” falan değil mânâsı, “standart”!
Avrupa’da “Asgari Ücretin Euro olarak son on yılda en az arttığı ülke neresi?” derseniz; vallahi bilemezsiniz(!) Ama bir sır vereyim; Türkiye’de 2013’te 405 Euro olan asgari ücret bugün 487 Euro’ya yükselmiş. Yıllık ortalama artış % 1,4 gibi. Yanı başımızdaki Bulgaristan’da oransal artış bunun neredeyse beş katı; küçücük Slovenya’daysa üç. Dikkat edin; bunlar o ülkelerin iktidarlarının vatandaşlarına layık gördüğü asgari refah artışıdır. Dolayısıyla miktarlar bizden zengin veya fakir olmalarıyla alakalı değil.
Doğrudan ücretin üretimden aldığı payla ilgili. Diğer tarafta zaten söylenecek pek az şey var. Sağ olsunlar; Bulgaristan ve Arnavutluk olmasa Avrupa’da en düşük asgari ücret zaten bizimki. Vatandaşı enflasyona ezdirmemek işi de işte ancak bu kadar…
Bir başka standardı da diğer bir veriden anlıyoruz. Memlekette yaklaşık 15 milyon vatandaşımız emeklilik, malullük, ölüm aylığı ile dul ve yetim maaşı alıyor. Bunların 2/3’ünü yaşlılık aylığı alanlar oluşturuyor. En düşük emekli maaşıysa 10.000 TL. Bu durumda 6 milyonun üzerinde insanımız var.........
© Ekonomim
visit website