menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin harcı nasıl atılmıştı?

17 1
06.02.2024

Hemen yılbaşından öncesinden bu yana bir seri yazıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin (CHS) yapısına, sonuçlarına ve sürdürülebilirliğine ilişkin kimi fikirlerimi sizlerle paylaşıyorum. Daha önce belirttiğim üzere, “köşemizin, doğal, yer sınırı benim tafsîlât (bir şey hakkında etraflı bilgi) ve teferruat merakımla, ‘kafalarda soru işareti bırakmak’ kaygımla, birleşince sonuç eski tabirle ‘otuz iki kısım tekmili birden’ oldu”. Ayrıca konunun Türkiye’nin sıcak gündeminin hareketliliği ve lav kıvamında yakıcılığı içerisinde zaman zaman ikincil planda kaldığının, bunun köşe yazısı ontolojisinde pek de makbul bir durum olmadığının da elbette farkındayım. Ancak ve zira, söz konusu mevzu memleketin geleceğini tayin edici nitelikte. Bu sebeple sözü uzatmadan bıraktığım yerden konuya gireyim. Önümüzdeki Cuma, müsaadenizle, başka bir konuyu kaleme almayı planlıyorum. Gelecek Pazartesi bu yazının devamını getirerek bu seriyi, şimdilik kaydıyla, o yazıyla bitireceğim.

CHS’nin yapı, sonuç ve sürdürülebilirliğini tartışmak esasen, AK Parti ile MHP “ortaklığının nev-i şahsına münhasır, hatta düpedüz şahsa bağlı, yönlerini konuşmayı zaruri kılar”, demiştik. Zira, CHS’nin sürdürülmesine ilişkin sınırlılıkları belirleyen en önemli unsurlar en kolay bu noktadan anlaşılabilir. Burada CHS’ye ilişkin sorunsallaştırmayı görüntüde ve pratikte sistemin bugüne kadar işlemesini sağlayan en kuvvetli noktası üzerinden yapmak gerektiğine kaniyim. Zaten paradoksal şekilde mevcut ittifak dinamiklerinin gücünden sistemin yapısal zaafının doğduğu iddiam da buna dayanıyor.

Tezim şu: Erdoğan – Bahçeli ve buna bağlı MHP -AK Parti etkileşimlerinin Cumhur İttifakının sürdürülebilirliği üzerinde belirleyici etkisi mevcuttur. Söz konusu etkileşimlerin CHS’nin sürdürülebilirliği üzerinde belirleyiciliği, günümüzde bu sistemi sürdürülebilir kılan temel etmen, bu ilişkilerin gerçekten güçlü olmasıdır. Devlet Bahçeli bu durumu “harbi, hasbi, haysiyetli, haksever, saygı ve sevgi” temelli bir ilişki olarak tanımlıyor. TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş da Bahçeli – Erdoğan ilişkisine dair “karşılıklı saygı” vurgusunu kullanıyor. Esasen bu durumun eleştirilecek bir yanı yok. Yok ama, eleştirilecek yanı olmaması maalesef ahvâli doğal kılmıyor. Hukuk tabiriyle hal siyasi “hayatın olağan akışına uygun” değil. Bu sebeple buradaki sorun, ya da sistemin sürdürülebilirlik zaafı, paradoksal olarak, gücünden kaynaklanıyor. Zira söz konusu güç, “kanaatimce yapısal olmaktan ziyade hususi, konjonktürel, değişkenlere bağlı.” Bu fikrimin ahvâle (durum) ahvel (şaşı, yanlış, ters) bakıyor olmaktan kaynaklandığını düşünenleri veya öyle düşünmediği halde bu nitelemeyi yapanlar, olabilir. Ancak, bu konuda bu uzun........

© Ekonomim


Get it on Google Play