Jeopolitik dayanıklılık: Siyah kuğular ve gri gergedanlar
Krizlerin ve savaşların neredeyse olağanlaştığı günümüzde “jeopolitik dayanıklılık” küresel ölçekte faaliyet gösteren şirketler için hayati önem taşır hale geldi.
Yakında daha sık duymaya başlayacağımız jeopolitik dayanıklılık kavramı, bir organizasyonun jeopolitik gelişmeleri ve tehditleri öngörme, bunlara uyum sağlama ve yaşanan dönüşümlerin ardından kendilerini onarma ve gerekirse yeniden inşa etme becerilerini ifade ediyor.
Dayanıklılığı yüksek organizasyonların karşılaştıkları potansiyel kayıpları azaltmak kadar yeni koşullarda ortaya çıkan fırsatları değerlendirme kapasitelerinin de olması önemli. Jeopolitik riskler denildiğinde akla ilk gelen olgular arasında bölgesel istikrarsızlıklar ve çatışmalar, büyük güç rekabetinin tetiklediği ticaret ve teknoloji savaşları ve kritik altyapı ve lojistik hatlarına yönelik tehditleri saymak mümkün.
Bu risklerin şirketler için tedarik zincirlerinde yaşanan kopmalardan ani piyasa dalgalanmalarına uzanan etkileri söz konusu. Küresel ekonominin karşılıklı bağımlılığa dayalı yapısı, bir bölgedeki jeopolitik şokların hızla yayılması ve dünyanın diğer ucundaki aktörleri etkilemesi anlamına geliyor. Şirketler için jeopolitik dayanıklılığın önemini gösteren pek çok örnek var.
Trump döneminde yaşanan Çin-ABD ticaret savaşları hem süregelen etkileri hem de her an benzer durumların tekrarlanabileceği........
© Dünya
visit website